Search results on translations for keyword aday - Found 14 words

Suggestions ..

Did you mean ad ada adaş aday adet ağda ağıt ahududu aidat ait at ata

Found stand in native language English

Turkish Translations

1. (stood) ayakta durmak, kaim olmak .

2. durmak, ayakta kalmak .

3. kalmak, baki kalmak .

4. sebat etmek, tahammül etmek, çekmek, dayanmak .

5. sabit olmak .

6. inat etmek, ayak diremek .

7. olmak, bulunmak .

8. durmak .

9. uymak, uygun gelmek .

10. (İng.) aday olmak .

11. (den.) gitmek, yol tutmak, doğrulmak .

12. belirli bir ölçü uzunluğunda olmak .

13. kalkmak, dikilmek .

14. muteber kalmak .

15. durdurmak, dikmek .

16. yön göstermek .

17. (k. dili) ziyafet masraflarını ödemek. stand a chance ihtimali olmak. stand aside bir kenara çekilmek. stand back geriye çekilmek. stand by hazır beklemek .

18. yakınında durmak .

19. arka çıkmak, desteklemek .

20. (sözüne) sadık kalmak .

21. karışmamak, lâkayt kalmak, yardım etmemek .

22. (den.) hazır olmak, alesta durmak. stand clear emniyette bulunmak. stand down mahkemede şahitlik ettikten sonra çekilmek. stand firm sabit durmak: stand for tarafını tutmak .

23. yerine geçmek, temsil etmek .

24. tahammül etmek, müsamaha etmek. stand in awe of korkmak .

25. bir kimseye karşı korkuyla karışık saygı duymak. stand in for vekaleten vazifesini görmek. stand in with araları iyi olmak. stand off uzak durmak .

26. razı olmamak. stand on de temel tutmak .

27. üzerinde ısrar etmek .

28. (den.) yoluna devam etmek. stand ones ground davasından vaz geçmemek, sebat etmek. stand on one' own two feet yardım beklemeden kendi işlerini idare etmek. stand out ileriye fırlamış olmak .

29. göze çarpmak .

30. karşı durmakta inat etmek. stand over dikkatle izlemek .

31. tehir edilmek. stand pat değişikliğe karşı olmak, politika değiştirmemek. stand still hareketsiz durmak, kımıldamamak. stand to sebat etmek. stand together uymak, uygun olmak. stand to reason makul olmak, akla yatmak. stand treat başkalarına ikram e .

32. (kullanılışında) dayanmak .

33. doğru çıkmak .

34. (k. dili) randevuya gelmeyerek (birini) boşa bekletmek. stand up for bir kimsenin tarafını tutmak, taraftarı olmak. stand up to cesaretle karşılamak. stand up with nikah merasiminde (gelin veya damada) refakat etmek. Where does he stand on civil rig .

35. duruş .

36. durak, durulacak yer .

37. durum .

38. saksı koymaya mahsus sehpa veya ayaklık .

39. portmanto .

40. satış tezgâhı veya masası, işporta .

41. satıcının durduğu yer .

42. tribün .

43. mahkemede şahit yeri .

44. bir kimsenin bulunduğu yer .

45. işlemez durum, çıkmaz .

46. turnedeki tiyatro ekibinin kısa bir zaman kaldığı şehir .

47. ormanda yetişen ağaçlar .

48. belirli bir tarlada bulunan ekin .

49. (İskoç.) takım. be at a stand duraklamak. take a stand fikrini açığa vurmak .

50. taraf tutmak. take the stand davada şahitlik yapmak. .


Found candidate in native language English

Turkish Translations

1. aday, namzet .

2. talip. candidateship adaylık, namzetlik. .


Found nominee in native language English

Turkish Translations

1. aday, namzet. .


Found nomination in native language English

Turkish Translations

1. aday gösterme. .


Found nominate in native language English

Turkish Translations

1. başkasını aday olarak göstermek .

2. atamak, görevlendirmek. .


Found runner-up in native language English

Turkish Translations

1. ikinciliği kazanan yarışmacı veya aday. .


Found lone in native language English

Turkish Translations

1. yalnız, kimsesiz .

2. ıssız, tenha .

3. bekâr, evlenmemiş. lone hand kağıt oyununda refakatsiz oynayan kimse .

4. tek başına mücadele eden siyasi aday. .


Found electioneer in native language English

Turkish Translations

1. bir aday veya partinin seçimi kazanması için çalışmak. .


Found applicant in native language English

Turkish Translations

1. başvuran kimse, müracaat eden kimse, talip kimse, aday, namzet. .


Found favorite in native language English

Turkish Translations

1. çok sevilen kimse veya şey .

2. sevgili, gözde .

3. (spor) kazanması beklenen yarışçı .

4. çok sevilen. favoriteson (pol.) kendi seçim bölgesince başkanlığa aday gösterilen kimse. a favorite with tarafından sevilen, tercih edilen. favoritism taraf tutma, adam kayırma. .


Found namzet in native language Turkish

English Translations

1. candidate. nominee. postulant. remainderman. .

2. candidate. applicant aday. applicant. .


Found running in native language English

Turkish Translations

1. koşuş .

2. koşma .

3. akıntı .

4. akıntı miktarı .

5. koşan .

6. koşuya ait .

7. sarılgan, sürüngen (bitki) .

8. sürekli, devamlı, aralıksız .

9. akan .

10. kolay geçen .

11. üst üste .

12. art arda .

13. işleyen .

14. bitişik (elyazısı) .

15. sıvı .

16. (tıb.) akıntılı, sızıntılı .

17. düz .

18. cari, geçer .

19. tekrarlanmış .

20. koşarak yapılan .

21. sefere ait. running account cari hesap .

22. anında verilen haber. running board araba boyunca uzanan basamak. running fight kovalamaca sırasındaki mücadele ve dövüş. running fire sürekli ateş. running gear arabanın alt düzeni. running glance göz atma. running hand bitiştirilmiş harflerle yazı .

23. aynı partiden seçime katılan aday. running title tekrarlanan sayfa başlığı. be in the running kazanma şansı olmak. be out of the running kazanma şansı olmamak. .


Found contest in native language English

Turkish Translations

1. karşı koymak, muhalefet etmek, itiraz etmek. contest with, contest against (bir kimse ile) mücadele etmek, çekişmek. contestable münakaşa edilebilir,itiraz kaldırır. contested election yeterinden fazla aday bulunan seçim .

2. (A.B.D) itiraz edilen seçim. .

3. müsabaka .

4. mücadele, çekişme .

5. tartışma, münakaşa .

6. iddia, bahse tutuşma. .


Found dark in native language English

Turkish Translations

1. karanlık, koyu, esmer .

2. müphem, muğlak, çapraşık, kapanık .

3. cehalet içinde olan .

4. gizli, esrarlı .

5. az sütlü (kahve) dark blue lacivert. dark-eyed kara gözlü. dark horse (pol.) beklenilmediği halde partisi tarafından aday gösterilen adam. dark lantern hırsız feneri. darkroom (foto.) karanlık oda. dark star (astr.) Işık vermeyen yıldız. a dark da .

6. kötü gün. a dark saying kapalı söz. as dark as pitch zifiri karanlık. Keep it dark. Sakın kimseye söyleme. the Dark Ages Karanlık Devirler, Orta çağ. the Dark Continent Afrika. get dark akşam olmak, hava kararmak. darkly ümitsizce .

7. esrarengiz bir şekilde. darkness karanlık. .

8. karanllk, zulmet .

9. akşam, hava kararması .

10. koyu renk, gölge .

11. muğlaklık, cehalet. dark of the moon gece olup da ayın görülmedigi zaman .

12. mehtapsız gece. a leap in the dark körü körüne veya ne olduğunu bilmeden bir şeye atılma. at dark akşam olunca, hava kararırken. in the dark karanlıkta .

13. habersiz. .


Uzerine.com Copyright © 2005 Uzerine.com
uzerine.com Ana Sayfa | Üye Girişi