Search results on translations for keyword arazi - Found 15 words

Found acre in native language English

Turkish Translations

1. bir arazi ölçü birimi, 0404 hektar, 0404 dönüm, 430 (eski.) dönüm. God' acre mezarlık. acres (çoğ.) emlak, arazi .

2. (k.dili.) çok miktar. .


Found public in native language English

Turkish Translations

1. halka ait, umuma ait, umumi, genel .

2. herkese mahsus .

3. açık, aleni. halk, ahali, umum: seyirciler. publicad dress system hoparlor tertibatı, (kıs.) P.A. public baths halk hamamları. public buildings halka mahsus binalar. public credit umumi itibar. public debt devlet borçları. public domain kamu arazis .

4. halkın malı. public enemy halk düşmanı. public highway umuma açık herhangi bir yol. public house han, otel .

5. (İng.) birahane, meyhane. public land milli arazi, miri arazi. public law amme hukuku. public library genel kitaplık. public life sosyal hayat. public nuisance kamu için zararlı olan davranış. public offense amme suçu. public opinion kamu oyui, efkâ .

6. halk tarafından. .


Found strip in native language English

Turkish Translations

1. (-ped, -ping) soymak, elbisesini çıkarmak .

2. derisini veya kabuğunu soymak .

3. vidanın dişlerini çıkarmak .

4. ineğin sütünü son damlasına kadar sağmak .

5. tütün yaprağının orta damarını çıkarmak .

6. soyunmak .

7. soyulmak. strip mining madenin üstünü kazarak kömür çıkarma metodu. strip off elinden almak .

8. mahrum etmek .

9. soymak. .

10. uzun ve dar parça .

11. sınır .

12. şerit .

13. dar arazi .

14. resimli hikaye serisi .

15. şeritler halinde kesmek. .


Found waste in native language English

Turkish Translations

1. atılmış, kullanılmaz .

2. bedenden çıkarılmış, ifraz edilmiş .

3. boş, hali, terkedilmiş .

4. çorak .

5. viran, harap .

6. artık, yeterinden fazla .

7. israf, telef, çarçur, heder, savurma .

8. iyi kullanmama, değerlendirmeme .

9. boş arazi .

10. metruk arazi .

11. beyaban .

12. ıssız yer .

13. yıkım, harabiyet .

14. kullanılmadan boşa giden şey, fire .

15. çöp, artık. waste pipe kutlanılmış veya fazla suyu boşaltma borusu. waste steam fazla buhar, çürük buhar. go to waste ziyan olmak, heder olmak, boşa gitmek. lay waste harap etmek, viraneye çevirmek. .

16. harap etmek, viraneye çevirmek .

17. aşındırmak, kullanıp yıpratmak .

18. harcamak, boşuna sarfetmek, israf etmek .

19. kaybetmek .

20. (argo) öldürmek .

21. aşınmak .

22. heba olmak .

23. aşırı derecede kilo vermek. waste away zayıflaya zayıflaya eriyip gitmek .

24. ağır ağır azalmak veya telef olmak. wast'ing zayıflatıcı, çöktürücü .

25. harap eden. .


Found lowland in native language English

Turkish Translations

1. (gen.) (çoğ.), düz arazi, ova .

2. ovaya mahsus. .


Found patent in native language English

Turkish Translations

1. herkes tarafından anlaşılabilir, herkese açık, aşikar .

2. (tıb.) açık. .

3. patent, imtiyaz, ihtira beratı .

4. imtiyazlı ihtira .

5. arazi için verilen imtiyaz .

6. imtiyazlı arazi .

7. patent almak .

8. imtiyazla temin etmek, imtiyazım vermek veya almak. patent rights patent hakkı. .

9. patenti olan, patent hakkından yararlanan .

10. imtiyazlı. patent leather rugan (deri) patent medicine mustahzar, hazır ilaç .

11. kocakarı ilâcı. patently açıkça, aşikar olarak. .


Found terrain in native language English

Turkish Translations

1. savaş alanı veya savunmaya uygun yer .

2. arazi, yer, arsa .

3. özel bir maksada hizmet eden arazi. .


Found take in native language English

Turkish Translations

1. (took, taken) almak .

2. götürmek .

3. kapmak .

4. yakalamak, gasp etmek .

5. tuzağa düşürmek .

6. kazanmak .

7. seçmek .

8. satın almak .

9. kiralamak .

10. olmak .

11. abone olmak .

12. çıkarmak .

13. uğramak .

14. karşılamak .

15. farz etmek, saymak .

16. anlamak, kavramak .

17. yapmak .

18. faydalanmak .

19. ile gitmek .

20. duymak, hissetmek .

21. tutmak .

22. da yanmak .

23. (argo) aldatmak, kandırmak .

24. kenetlenmek .

25. sin çevirmek. take aback şaşırtmak. take a beating dayak yemek .

26. bozguna uğramak. take about gezdirmek. take a bow tebrikleri kabul etmek. take a breath nefes almak, dinlenmek. take account of hesaba almak veya katmak .take a chair oturmak. take a course ders almak .

27. (den.) belirli bir yönde gitmek. take a dare meydan okumaya aldırış etmemek .

28. meydan okuyana karşı koymak. take advantage of faydalanmak, istifade etmek .

29. istismar etmek. take affront alınmak, darılmak .take after benzemek: yolunu tutmak, izinde yürümek. take aim nişan almak. take a joke şakadan anlamak, şakaya gelmek. take alarm korkmak. take along beraber götürmek. take amiss yanlış anlamak .

30. darılmak. take an examination sınava girmek. take apart ayırmak, koparmak .

31. soruşturmak. take a picture resim çekmek. take a powder (argo) toz olmak, tüymek. take arms silâha sarılmak. take a shot nişan almak .

32. resim çekmek .take at one' word sözüne inanmak. take away alıp götürmek. take back geri almak .take care dikkat etmek, ihtiyatlı davranmak. take care of bakmak .

33. rüşvet alarak halletmek .

34. (argo) öldürmek. take caution against bir şeye karşı tedbir almak. take charge idaresini üzerine almak. take counsel danışmak .

35. ölçünmek. take cover sığınmak. take dictation dikte almak. take down indirmek .

36. sökmek, parçalara ayırmak .

37. kibrini kırmak, alçaltmak .

38. yazmak, kaydetmek, dikte almak. take effect yürürlüğe girmek, muteber olmak .

39. tesir etmek. take fire tutuşmak, ateş almak, alevlenmek .take for diye almak, sanmak, zannetmek. take French leave izinsiz savuşmak. take from almak .

40. çıkarmak. take from the table ertelenmiş bir tasarıyı yeniden ele almak. take heart yüreklenmek, cesaret almak, kuvvet almak .take heed kulak asmak, dinlemek, önem vermek. take hold tutmak, ele geçirmek, işi yürütmek. take in almak, içeriye almak .

41. daraltmak .

42. yelken sarmak .

43. kapsamak .

44. anlamak .

45. (k. dili) aldatmak, yutturmak .

46. (A.B.D.), (k. dili) gezmek, görmek. take in hand avuncunun içine almak, idaresini ele almak. take into account hesaba katmak. take into one' head tutturmak. take in tow yedeğe almak .

47. yol göstermek. take in vain küfür etmek. take issue with aksi tarafı tutmak. take it anlamak .

48. katlanmak, dayanmak. take it easy işin kolayına bakmak, aldırmamak. Take it easy ! Sakin ol ! take it hard çok etkilenmek. take it on the chin yenilmek .

49. dayanmak. Take it or leave it ister al, ister alma. take it out in para yerine kabul etmek (mal) take it out on (A.B.D.), (k. dili) öfkesini birisinden çıkarmak, çatmak, hırsını çıkarmak. take kindly to hoşlanmak, hoşuna gitmek. take leave ayrılmak, .

50. indirmek .

51. ölümüne sebep olmak .

52. (k. dili) taklit etmek .

53. (uçak) havalanmak .

54. (A.B.D.), (k. dili) kalkmak. take office göreve başlamak. take on ele almak .

55. üstüne almak .

56. vazife vermek, işe almak .

57. (k. dili) sızlanmak. take one' fancy hoşuna gitmek. take one' life in one' hands kellesini koltuğuna almak. take out çıkarmak .

58. çıkartmak .

59. götürmek, eşlik etmek. take over teslim almak .

60. idareyi elinde tutmak. take pains with çok uğraşmak, didinmek. take part katılmak, iştirak etmek. take place vaki olmak, vuku bulmak .take potluck Allah ne verdiyse beraber yemek. take possession kullanmak, sahip çıkmak. take pride gurur duymak. tak .

61. hesaplamak. take the chair başkan olmak .take the field bir sahaya atılmak .

62. savaşa başlamak. take the stage dikkati üzerine çekmek. take the veil rahibe olmak. take the wind out of one' sails (k. dili) öfkesini yatıştırmak, yelkenleri suya indirmek. take time vakit almak, vakit istemek. take to çare olarak kullanmak .

63. alışmak .

64. hoşlanmak. take to heart etkilenmek. take to one' heels tabanları kaldırmak, kaçmak. take to task azarlamak, paylamak . take up yukarı çekmek, kaldırmak .

65. tutmak .

66. üzerine almak, karışmak .

67. poliçeyi ödemek .

68. almak .

69. (kıs.)altmak .

70. başlamak .

71. ele almak .

72. kabul etmek .take up arms silâha sarılmak. take up the gauntlet meydan okumasını kabul etmek .take up with (k. dili) arkadaşlık kur- (mak.) take walks dolaşmak, gezmek, yürüyüşe çıkmak .take water su almak (gemi) Take your time Acele etmeyin. be tak .

73. alma, alış .

74. tutma, tutuş .

75. sin çekim .

76. bir seferlik av miktarı .

77. (A.B.D.), (k. dili) hasılat .

78. (çalınan) parti .

79. (İng.) kiralanmış arazi .

80. (ası) tutma .

81. kavrama. .


Found swampland in native language English

Turkish Translations

1. bataklık arazi .

2. bataklıklar arasındaki verimli tarla. .


Found domain in native language English

Turkish Translations

1. mülk, mal, arazi .

2. memleket, üIke .

3. nüfuz sahası, nüfuz bölgesi .

4. saha, alan, ihtisas .

5. (huk.) yüce hakimiyet. right of eminent domain istimlâk hakkı. .


Found lot in native language English

Turkish Translations

1. (-ted,- ting) kısmet, kader, talih, baht, nasip .

2. kura .

3. (İng.) vergi .

4. arazi parçası .

5. hisse, pay .

6. (gen.) (çoğ.) birçok, çok miktar .

7. kısım, parça .

8. nevi, tip .

9. taksim etmek, hisselere ayırmak .

10. kısımlara ayırmak (arazi) .

11. kur'a ile taksim etmek. a lot çok. cast in one' lot with birinin kaderine bağlanmak, birinin nasibini paylaşmak. cast lots zar atarak veya başka suretle talihini denemek. draw lots kur'a çekmek. odd lot az miktar. He has lots of friends. Pek çok dos .


Found flat in native language English

Turkish Translations

1. (ted, ting) yassılamak, düzeltmek .

2. tadını kaçırmak, neşesini bozmak .

3. yassılmak, düşmek .

4. neşesiz olmak .

5. (müz.) yarım ton indirmek .

6. belirli perdeden aşagı söylemek veya çalmak. .

7. (ter, test) düz, müstevi, yassı: yüzüstü, sırtüstü .

8. yıkık, harap .

9. kati, kesin .

10. (mat.), donuk, tatsız, yavan .

11. durgun (ticaret) .

12. (müz.) bemol .

13. açıkça .

14. doğrudan doğruya .

15. tam .

16. (müz.) asıl notadan daha aşağı ve yanlış olarak. flat against the wall duvara yapışık. flatboat, flatbottom (den) düz karinalı gemi. flat broke (h)dili meteliğe kurşun atar durumda, beş parasız. flatcar (A.B.D) açık yük vagonu. flat denial kesin b .

17. (A.B.D), (h)dili azimli. flathead yassı kafalı .

18. (b.h) Amerika'da eski bir yerli kabilenin ferdi. flatiron ütü. flat race düz yerde yarış. flat rate tek fiyat. flat tire patlamış lastik. flattop (A.B.D) uçak gemisi. flatwork masa örtüsü gibi kolay ütülenir düz parçalar. fall flat büyük bir baş .

19. tatsızlık, yavanlık. .

20. apartman dairesi. .

21. düz ve basık arazi .

22. sığlık, kumsal .

23. geniş ve düz olan şey, demiryolu arabası .

24. düz sal .

25. kılıcın yassı yüzü .

26. kenarları alçak tepsi .

27. madenin yassı damarı .

28. (tiyatro) sahne dekoru için kullanılan kumaş gerili çerçeve .

29. (müz.) bemol. .


Found landholder in native language English

Turkish Translations

1. arazi sahibi .

2. emlâk sahibi. .


Found latifundium in native language English

Turkish Translations

1. büyük arazi. .


Found patch in native language English

Turkish Translations

1. yama .

2. parça .

3. eski zamanda kadınların süs olarak yüzlerine yapıştırdıkları ufak siyah ipek parçası .

4. yapıştırma ben, leke .

5. arazi parçası .

6. yamalamak, yama vurmak .

7. uzlaşmak. patch cord bağlama teli. patch panel (bak.) patch board. patch together, patch up acele ve kabaca düzeltmek, hale yola koymak, tamir etmek .patchedup derme çatma .

8. uzlaşmalı. .


Uzerine.com Copyright © 2005 Uzerine.com
uzerine.com Ana Sayfa | Üye Girişi