Search results on translations for keyword baca - Found 13 words
Found chimney in native language English
Turkish Translations
1. baca .
2. lamba şisesi .
3. krater, yanardağ ağzı. chimney corner ocak başı. chimney damper baca sürgüsü. chimney piece şömine tablası. chimney pot baca külâhı. chimney sweep baca temizleyicisi. .
Found stack in native language English
Turkish Translations
1. büyük yığın .
2. saman veya ot kümesi, tınaz, istif .
3. muntazam yığın .
4. baca .
5. kitap rafları (özellikle büyük kütüphanelerde) .
6. (k. dili) bolluk .
7. yığmak, istif etmek. have the cards stacked against one güç bir durumda olmak, engeller karşısında olmak. stack the cards hile ile kartları düzenlemek. .
Found sweep in native language English
Turkish Translations
1. (swept) süpürmek, süpürge ile temizlemek, toplamak veya götürmek, süpürüp götürmek .
2. sürüklenmek, sürüklemek .
3. yayılmak .
4. süpürge gibi sürümek .
5. süpürge sürter gibi sürtmek .
6. her tarafına dikkatle bakmak .
7. taramak .
8. salınarak hızla geçmek .
9. azametle yürüyüp geçmek .
10. süpürür gibi üzerinden geçmek .
11. silip süpürmek .
12. süpürme, temizleme .
13. dikkatle her tarafı gözden geçirme .
14. süpürmeye benzer hareket .
15. dönemeç .
16. büyük kürek, boyna küreği .
17. baca temizleyicisi .
18. parayı silip süpürme .
19. büyük başarı .
20. alan, saha .
21. meyil .
22. kuyu çıkrığı .
23. (çoğ.) kuyumcu işi kırpıntısı. sweep all before one tamamen başarmak. sweep along süpürüp getirmek .
24. azametle yürüyüp geçmek. sweep away süpürüp temizlemek. sweep down yukarıdan aşağıya doğru süpürmek. sweep off bir şeyin üstünden süpürmek. sweep one off one' feet üstüne fazla düşmek. sweep out of the room odadan azametle çıkmak. sweep out the room .
Found pot in native language English
Turkish Translations
1. kap, maden veya topraktan yapılmış yuvarlak kap, kavanoz .
2. kadeh .
3. bir kap dolusu .
4. ıstakoz tutmaya mahsus sepet .
5. baca başlığı .
6. kumarda bir oyunda ortava konan paranın toplamı .
7. (k. dili) büyük miktarda para .
8. (jeol.) akıntının nehir dibinde açtığı yuvarlak çukur, bu çukurda bulunan çakıl .
9. (argo) haşiş .
10. (bak.) potentiometer. pot bottle takriben yarım litrelik şişe. pot cheese süzme peynir. pot hat melon şapka. pot liquor yemek suyu. pot roast ağır ateşte pişmiş et, kapama. pot shot sadece çantayı doldurmak maksadıyle avlama .
11. kısa mesafeden silah atma .
12. rasgele vuruş. chamber pot lâzımlık. chimney pot baca başlığı, ocak külâhı. go to pot bozulmak, mahvolmak. lobster pot ıstakoz sepeti. .
13. (-ted, -ting) yağ ve baharatla kavanoza basmak .
14. kavanozda muhafaza etmek .
15. saksıya dikmek .
16. yemek için avlamak, tüfekle rasgele vurmak .
17. bilardoda çukura düşürmek .
18. (k. dili) kapıp cebe indirmek. .
Found tallboy in native language English
Turkish Translations
1. (İng.) şifoniyer, konsol .
2. baca külâhı. .
Found cowl in native language English
Turkish Translations
1. manastır rahiplerinin giydikleri cüppe, bu cüppenin kukuletası .
2. baca şapkası. .
Found flue in native language English
Turkish Translations
1. ocak bacası, baca .
2. hava veya gaz borusu. .
3. hafif tüy. .
4. bir çeşit balık ağı. .
Found parget in native language English
Turkish Translations
1. sıvamak, sıva ile süslemek .
2. alçıtaşı .
3. sıva, baca sıvası .
4. sıva süsü. .
Found steeplejack in native language English
Turkish Translations
1. kule veya yüksek baca tamircisi. .
Found smokejack in native language English
Turkish Translations
1. kebap şişini çevirmek için baca içine yapılan tertibat. .
Found manhole in native language English
Turkish Translations
1. yeraltına inip boru veya kablo onarımı yapmak için caddelerdeki yuvarlak ve üstü kapaklı delik, baca. .
Found funnel in native language English
Turkish Translations
1. huni .
2. baca, boru funnel cloud bulut hortumu, bazen kasırga esna sında görülen huni şeklindeki bulut .
Found draw in native language English
Turkish Translations
1. çekme, çekiş .
2. silâh çekme .
3. çekilen bir şey (kur'a gibi) .
4. ilgi çeken herhangi bir şey .
5. berabere kalma, berabere biten oyun (satranç, dama) .
6. (A.B.D) dik yamaçlı ve derin vadi .
7. bir köprünün açılan kısmı. beat to the draw önce davranmak. .
8. (drew, drawn) çekmek, sürüklemek .
9. (kuyudan su) çekmek .
10. silah çekmek .
11. cezbetmek, ilgi çekmek .
12. çizmek, resmetmek, kelimelerle tasvir etmek .
13. içine çekmek, emmek (hava, sıvı) .
14. ilham almak, kaynak olarak kullanmak .
15. almak (faiz, pa ra) .
16. suyunu boşaltmak .
17. çekip uzatmak (tel) .
18. germek (yay, ip) .
19. berabere kalmak .
20. çekip çıkarmak (diş, tıpa) .
21. kapamak (perde) .
22. çekmek (baca) draw a conclusion sonuç çıkarmak. draw ahead yavaş yavaş öne geçmek. draw away çekilmek, kendini çekmek. draw an animal iç organlarını çıkarmak, temizlemek (hayvan) draw back geri çekilmek veya çekmek .draw interest faiz getirmek. draw .
23. konuşturmak, söyletmek, samimi bir şekilde konuşturmak. draw straws kur'a çekmek. draw the line sınırlandırmak. draw up tanzim etmek, yazmak (kontrat, senet) .
24. yaklaşıp durmak . .
Copyright © 2005 Uzerine.com
uzerine.com Ana Sayfa |
Üye Girişi