Search results on translations for keyword bono - Found 10 words

Found kite in native language English

Turkish Translations

1. uçurtma .

2. çaylak, (zool.) Milvus .

3. kell çaylak, (zool.) Milvus milvus .

4. sıçancıl, (zool.) Milvus regalis .

5. (tic.) sahte bono .

6. (den.) hafif rüzgârda yelken direinin tepesine çekilen en ufak yelken. Arabian kite kocalak, (zool.) Milvus arabicus blackwinged kite kara sungur, (zool.) Elanus caeruleus fly a kite uçurtma uçurmak .

7. dolandırıcılık için sahte bono çıkarmak. Go fly a kitel Çek arabanı. I kite balloon uçurtma yardımı ile uçurulan ve yere bağlı bulunan balon. kite flying uçurtma uçurma .

8. sahte bono ile para toplama .

9. tecrübe balonu uçurma. .


Found maker in native language English

Turkish Translations

1. yapan şey veya kimse .

2. b.h. Allah .

3. (huk.) bono imzalayan kimse. .


Found paper in native language English

Turkish Translations

1. kâğıt .

2. kâğıt tabakası .

3. senet, hüccet, bono .

4. kâğıt para, bankınot .

5. gazete .

6. herhangi bir yazı, tez, tebliğ .

7. deste (iğne) .

8. duvar kâğıdı .

9. (argo) paso .

10. (çoğ.) hüviyet kartı .

11. (çoğ.) bir kimsenin toplu mektupyazı ve hatıraları .

12. geminin sefer kağıtları .

13. kağıttan yapılmış .

14. kağıt üzerinde kalan, hükmü olmayan .

15. kağıda benzer, ince, da yanıksız. paper clip raptiye, tel raptiye. paper credit vadeli senet ile kredi. paper mill kağıt fabrikası. paper money kağıt para, bankınot. paper profits kağıt üzerindeki tahmini kazanç. blotting paper kurutma kağıdı, papye .

16. üzerine kâğıt kaplamak, kâğıtlamak .

17. kâğıt. yapıştırmak. .


Found negotiate in native language English

Turkish Translations

1. anlaşmayı müzakere etmek .

2. tertip etmek, akdetmek .

3. ciro etmek (çek, bono) .

4. üstesinden gelmek, başarmak, (engelleri) aşabilmek. negotiator delege .

5. arabulucu. .


Found bond in native language English

Turkish Translations

1. bağ irtibat, rabıta .

2. ip, zincir .

3. fertleri bir grup halinde bir araya getiren ilişki .

4. yapışıklık .

5. yapıştırıcı madde .

6. mukaveler bono, senet, tahvilat .

7. gümrüğü ödenmemiş malların hükümette muhafaza edilme durumu .

8. kefalet .

9. örgü (duvar) .

10. kefalete raptetmek .

11. ipotek etmek .

12. duvar örmek. bondage kölelik, serflik, esaret. bondholder tahvilat hamili bondmaid kadın köle, cariye. bondman erkek köle .

13. toprağa bağlı köylü. bond paper iyi cins mektupluk kağıt. bondservant köle. bondslave köle, cariye. bondsman kefalet veren kimse. bondwoman cariye, halayık. bonded debt rehinli tahvil, tahvilat. bonded goods gümrükte muhafaza altına alınmış eşya .


Found retire in native language English

Turkish Translations

1. çekilmek, bir köşeye çekilmek, kendi odasına çekilmek .

2. yatmaya gitmek emekliye ayrılmak, geri çekmek (askeri) .

3. tedavülden çıkararak karşılığını ödemek (bono) .

4. gümrükten çekmek (malını) .

5. emekliye ayırarak hizmetten el çektirmek .

6. (beysbol) vurucuyu oyun dışı etmek, çeliciyi yandırmak. .


Found negotiable in native language English

Turkish Translations

1. anlaşma ümidiyle tartışılabilir .

2. tertip edilir, akdolunabilir .

3. ciro edilebilir, devredilebilir (çek, bono) negotiabil'ity tertip veya akdolunma imkanı .

4. satılabilme. .


Found discount in native language English

Turkish Translations

1. iskonto, tenzilat, fiyat indirimi .

2. kar oranı .

3. fiyat indirimi yapmak, tenzilat yapmak, iskonto etmek, hesaptan düşmek .

4. kırdırmak, kırmak (senet, bono), sonucunu göz önünde tutarak hesaba katmak .

5. aldırmamak .

6. aslını saymamak. discount house daha ucuza (mal.) satılan mağaza. .


Found promissory in native language English

Turkish Translations

1. verilen sözü içine alan .

2. (sig.) kontrat imzalandıktan sonra yapılacak şeyler hakkındaki (taahhüt) promissory note (huk.) bono. .


Found honor in native language English

Turkish Translations

1. , (İng.) -our şeref vermek, hürmet etmek, saygı göstermek .

2. kabul edip karşılığını ödemek (bono, çek) honor a debt borcunu ödemek. .

3. , (İng.) -our onur, şeref, itibar, saygıdeğerlik .

4. şöhret, nam, ün .

5. şeref kaynağı, yüz akı .

6. imtiyaz, ayrıcalık .

7. namus, iffet .

8. yargıçlara verilen ünvan .

9. derslerinde üstün başarı gösteren üniversite veya kolej öğrencilerine verilen şeref payesi .

10. iskambil oyunlarında en yüksek dört veya beş koz. honor system bazı okullarda kişilere güvenerek onların gözetim altında olmadan kurallara uyup ödevlerini yerine getirmelerini sağlayan yönetim sistemi .

11. dükkanda müşterinin hesabını kasaya para atarak kendi kendine ödeme usulü. honors of war şartlı teslim olan düşmana tanınan hak. bound in honor namus borcu saymakta. code of honor ahlâk kuralları. do honor to şereflen- dirmek, şeref kazandırmak, hür .

12. misafir ağırlamak, ikram etmek. He is an honor to his profession. Mesleğine şeref kazandırır. in honor of şerefine. last honors cenaze merasiminde ölüye karşı gösterilen hürmet. maid of honor nedime.May (I.) have the honor? Şerefine nail olabilir mi .

13. namusum üzerine. word of honor şeref sözü. Your Honor, His Honor yargıç veya belediye başkanına hitap şekli. .


Uzerine.com Copyright © 2005 Uzerine.com
uzerine.com Ana Sayfa | Üye Girişi