Search results on translations for keyword dalga - Found 15 words

Found wave in native language English

Turkish Translations

1. dalgalanmak .

2. sallanmak .

3. sallamak .

4. dalgalandırmak, dalga dalga etmek. ondüle yapmak .

5. harelemek .

6. elle işaret etmek. wave farewell el veya mendil sallayarak veda etmek. wave on el işaretiyle ileri gitmesini belirtmek. .

7. dalga .

8. dalgalanma .

9. el işareti .

10. el sallama .

11. hare, kumaş dalgası .

12. dalga gibi kabaran şey .

13. sıcak veya soğuk dalgası. wave band (radyo) dalga. wave front (fiz.) dalga sınırı. wave set mizamplide kullanılan fiksatif. wave theory (fiz.) dalga teorisi .

14. (dilb.) dillerin dalgalar halinde yayıldığı kuramı. wave train bir noktadan çıkan dalgalar dizisi. wave worn dalgalardan aşınmış. cold wave soğuk dalgası. heat wave sıcak dalgası. long wave uzun dalga. make waves (A.B.D.) düzeni bozmak, karışıklık y .


Found microwave in native language English

Turkish Translations

1. çok (kıs.)a dalga, bin ile otuz bin megahertz arasında titreşimi olan elektromanyetik dalga. .


Found send in native language English

Turkish Translations

1. (sent) göndermek, yollamak .

2. fırlatmak, atmak .

3. sağlamak, bahşetmek .

4. (A.B.D.),( argo) sevinçten coşturmak. send about one' business yol vermek, kovmak. send away kovmak, uzaklaştırmak. send back geri göndermek, iade etmek. send down (İng.) üniversiteden ihraç etmek send for aratmak, çağırtmak .

5. biriyle ıs- marlamak send forth yaymak, neşretmek, çıkartmak. send in içeri göndermek .

6. sunmak, arzetmek, takdim etmek. send off yollamak .

7. uğurlamak, yolcu etmek. send out göndermek, dışarı göndermek .

8. dağıtmak, neşretmek. send packing pılı pırtıyı toplatıp kovmak. send up (k. dili) hapis cezası vermek. send word haber göndermek. The telegram sent the household into a dither Telgraf evdekileri şaşkına çevirdi. send'er gonderici. .

9. dalga kuvvetiyle hareket etmek .

10. dalga kuvveti, dalga itilimi. .


Found wavelength in native language English

Turkish Translations

1. dalga uzunluğu, dalga boyu. .


Found undulate in native language English

Turkish Translations

1. dalgalandırmak .

2. dalgalanmak, dalga dalga olmak .

3. dalgalı. .


Found carrier in native language English

Turkish Translations

1. taşıyan şey veya kimse .

2. nakliye şirketi, nakliyeci .

3. (tıb.) bir mikrobu kendisi bağışık kalarak başkasına bulaştıran insan veya bitki .

4. (kim) bir elemanı bir karışımdan diğer bir karışıma tasıyan katalitik madde. carrier pigeon posta güvercini. carrier wave (radyo) taşıyıcı dalga, ana dalga. .


Found upsurge in native language English

Turkish Translations

1. kabarmak .

2. kabarma, yükselme .

3. dalga. .


Found undulation in native language English

Turkish Translations

1. dalgalanma .

2. dalga şekli .

3. dalga .

4. (müz.) titreşim, titreme. .


Found sea in native language English

Turkish Translations

1. deniz .

2. derya, umman, okyanus .

3. dalga .

4. deniz gibi geniş olan herhangi bir şey. sea anchor deniz demiri. sea anemone deniz şakayığı, (zool.) Actiniaria. sea bream izmarit, (zool.) Smaris alcedo .

5. istrongilos, çipura. sea breeze denizden esen rüzgar, imbat, meltem. sea captain kaptan., süvari. sea chest gemici sandığı. sea cock (den.) deniz musluğu. sea cow denizayısı, deniz perisi, (zool.) Trichechus manatus. sea cucumbers denizhıyarları, (z .

6. kurt denizci. sea elephant en iri cins ayıbalığı, deniz fili. sea eryngo keçisakalı, (bot.) Eryngium maritimum. sea fight deniz savaşı. sea foam denizköpüğü, lületaşı. sea food deniz ürünü, sea front sahil. sea green mavimsi yeşil, camgöbeği. sea gu .

7. yosuna benzer deniz hayvanı .

8. yeşil rengin birkaç tonu. sea nettle denizısırganı. sea onion adasoğanı, (bot.) Urginea maritima. sea ooze okyanus dibinde bulunan kemiksi çökelti. sea power donanması güç1ü devlet. sea purse köpekbalığı yumurtasının sert kabuğu. sea robin kırlangıç .

9. saşkına dönmüş. by sea and land hem denizden hem karadan. follow the sea gemici ol (mak.) go to sea denizci olmak .

10. deniz yol culuğuna çıkmak. half seas over sarhoş. inland sea iç deniz. on the high seas açık denizlerde, enginlerde. put to sea denize açılmak (gemi) .


Found whitecap in native language English

Turkish Translations

1. köpüklü dalga. .


Found surge in native language English

Turkish Translations

1. kabarıp yuvarlanmak .

2. dalgalanmak .

3. (elek.) kabarmak, taşmak .

4. (den.) birden kayıvermek .

5. (den.) çok baş kıç vurmak (demirli gemi) .

6. akın etmek .

7. birden kabarıvermek .

8. büyük dalga .

9. büyük dalga gibi sürükleme .

10. elektrik akım veya gücünün süratle artması veya yükselip düşmesi .

11. (den.) ırgatın daralan kısmı. .


Found swell in native language English

Turkish Translations

1. (-ed .

2. -ed veya swollen) şişmek, kabarmak .

3. büyümek, yükselmek, artmak, çoğalmak .

4. göğsü kabarmak, iftihar etmek .

5. (k. dili) kurulmak, çalım satmak .

6. büyütmek, şişirmek, kabartmak, artırmak çoğaltmak .

7. (müz.) crescendo ve takiben diminuendo yapmak .

8. kabarış .

9. dalga, ölü deniz .

10. tümsek yer .

11. (müz.) crescendo ve takiben diminuendo .

12. orgda perdelerin yükselmesini kontrol eden cihaz .

13. (argo) züppe .

14. (k. dili) şık, modaya uygun .

15. (argo) güzel. swell out dışa doğru şişmek. swell pedal orgda boru mahfazasını açıp kapayan pedal. swell up şişmek, kabarmak. swell with pride iftiharla göğsü kabarmak, koltukları kabarmak. the swell of the ground tümsek, tatlı meyil. He has a swelle .


Found crimp in native language English

Turkish Translations

1. zorla veya kandırarak denizci veya asker toplayan kimse veya acente .

2. zorla askere almak. .

3. kıvrım, dalga .

4. (çoğ.) dalgalı saç .

5. kıvırmak .

6. (mak.) kenarlarını iç içe katlayarak birleştirmek .

7. dalgalandırmak. put a crimp in (k.dili.) engel olmak. .


Found gibejibe in native language English

Turkish Translations

1. alay etmek, eğlenmek .

2. (slang) dalga geçmek .

3. alay, istihza. .


Found ripple in native language English

Turkish Translations

1. ufacık dalga, dalgacık .

2. su yüzünün dalgalanması .

3. ufak dalgalar meydana getirmek .

4. dalgalanmak .

5. dalgacıklar gibi ses çıkarmak. a ripple of conversation dalga gibi yükselip alçalan konuşma sesi. ripple mark kaya veya kum üzerinde su veya rüzgârın bıraktığı iz. ripplet dalgacık. ripply dalgacık gibi. .

6. keten tarağı, keten tohumunu ayırmaya mahsus tarak .

7. keten tohumunu ayırmak. .


Uzerine.com Copyright © 2005 Uzerine.com
uzerine.com Ana Sayfa | Üye Girişi