Found slur in native language English

Turkish Translations

1. (-red, -ring) küçük düşürecek söz söylemek, önemsememek .

2. hızlıca ve hafifçe geçmek .

3. gizlemek .

4. sözü ağzında gevelemek .

5. (müz.) iki perdeli notaları kaydırır gibi çalmak veya söylemek .

6. kirletmek, lekelemek .

7. iftira kabilinden zem, yerme .

8. (müz.) ses kaydırması, ses kaydırma işareti .

9. bulanıklık. .

---

Found occult in native language English

Turkish Translations

1. gizlemek .

2. (astr.) önüne geçip gizlemek (güneş veya ayın bir yıldızı kapaması gibi) .

3. kaybolmak (bir görünüp bir kaybolan fener kulesi ışığı gibi) occulta'tion gizleme. .

4. büyü ile ilgili .

5. esrarlı, tabiattan üstün .

6. gizli, saklı .

7. bilinmez, anlaşılmaz. occult arts büyücülük gibi faaliyetler. occultism gizli kuvvetlere inanma ve onları etkisi altına alma. occultist bu işlerle uğraşan kimse. .

---

Found shroud in native language English

Turkish Translations

1. kefen .

2. örtü .

3. (den.), (gen) (çoğ.) çarmıklar .

4. kefenlemek, kefene sarmak .

5. örtmek, gizlemek. .

---

Found shade in native language English

Turkish Translations

1. gölge .

2. karanlık, gölgelik yer .

3. siper, perde .

4. ölünün ruhu, tayf, hayalet .

5. renk tonu .

6. derece, gömlek .

7. ayırtı, nüans .

8. göIgelemek, üzerine gölge düşürmek .

9. saklamak, gizlemek .

10. muhafaza etmek .

11. karartmak .

12. resme göIge vermek .

13. rengi derece derece açılmak veya koyulaşmak. shade off fiyatını biraz kırmak .

14. hafif bir değişiklikle bir renk veya anlamdan bir diğerine geçmek. a shade better biraz daha iyi, bir gömlek daha iyi. all shades of thought bütün farklı fikirler. the shades ölüler diyarı. shad'ing gölgelik .

15. resimde gölgeler yapma .

16. ayırtı. .

---

Found secrete in native language English

Turkish Translations

1. gizlemek, saklamak .

2. (biyol.) salgılamak, ifraz etmek. .

---

Found screen in native language English

Turkish Translations

1. perde, kafes .

2. paravana, ocak siperi .

3. bölme, tahta perde .

4. (ask.) düşmana karşı siper vazifesi gören bölük .

5. sinema perdesi .

6. sinema .

7. kalbur, elek .

8. önüne perde çekmek, muhafaza etmek, korumak .

9. gizlemek, saklamak .

10. elemek, kalburdan geçirmek .

11. (imtihanla) elemek .

12. perdeye aksettirmek (filim) screen'ings (çoğ.) kalbur üstünde kalan artık. .

---

Found enshroud in native language English

Turkish Translations

1. kefenlemek .

2. örtmek, gizlemek. .

---

Found cover in native language English

Turkish Translations

1. kapak, örtü .

2. batlaniye .

3. cilt .

4. saklanmaya yarayan ağaçlık ve çalılık .

5. bahane .

6. sofra takımı .

7. (tic.) karşılık. cover charge (lokantalarda) giriş ücreti. cover crop toprağı muhafaza etmek için kışın ekilen ekin. cover girl kapak kel. cover glass lamel: covered wagon üstü bezle kaplı dört tekerlekli at arabası. break cover gizlendiği yerden me .

8. sığınmış .

9. zarf içinde. under cover of perdesi altında, kisvesi altında. under separate cover ayrı bir zarfta. He read the book from cover to cover Kitabı başından sonuna kadar okudu. .

10. kapamak, örtmek, kaplamak .

11. kapsamak, ihtiva etmek, şamil olmak .

12. (sig.)orta etmek .

13. korumak, müdafaa etmek .

14. saklamak, gizlemek .

15. yol almak, katetmek .

16. (gazet.) röportajını yapmak , yazmak .

17. kuluçkaya yatmak .

18. (erkek hayvan) cinsi münasebette bulunmak .

19. mesuliyetini üzerine almak .

20. idare etmek .

21. yerini doldurmak .

22. yetmek, kafi gelmek .

23. silâh ile tehdit etmek .

24. destek ateşi sağlamak .

25. aynı miktarda para koyarak bahse girişmek. cover up örtmek .

26. gizlemek. Don't move: (I.)'ve got you covered (I.) Kıpırdama, elimdesin (I.) He covered himself with embarrassment Kendi kendini utanç verici bir duruma soktu. He covered himself with glory şan ve şeref kazandı. He covered it with oil Üzerine yağ sı .

---

Found bosom in native language English

Turkish Translations

1. göğüs, sine, bağır, koyun .

2. elbisenin göğsü kaplayan kısmı .

3. samimi çok yakın .

4. göğüse ait. bosom friend samimi dost, can yoldaşı. .

5. bağrına basmak, kucaklamak .

6. gizlemek, saklamak. .

---

Found bushel in native language English

Turkish Translations

1. kile .

2. ing. 4/5 kile. hide one's light under a bushel örnek olmak istememek .

3. yeteneğini gizlemek. .

4. (A.B.D.) biçimini değiştirmek, tersyüz etmek, onarmak. .

---

Found pocket in native language English

Turkish Translations

1. cebe yerleştirmek, cebe koymak .

2. cebine atmak, (slang) iç etmek .

3. gizlemek, saklamak, bastırmak. .

4. cep .

5. para, maddi imkân .

6. çukur, gedik .

7. bilardo masasının dört köşesindeki çukurcuklardan her biri .

8. içinde maden cevheri bulunan ufak kovuk .

9. (hav.) hava boşluğu .

10. semt. pocket battleship cep zırhlısı. pocket money cep harçlığı. in one' pocket nüfuzu altında .

11. içli dışlı olan. .

---

Found camouflage in native language English

Turkish Translations

1. (ask.) kamuflaj, saklama, gizleme .

2. kamufle etmek, gizlemek. .

---

Found cache in native language English

Turkish Translations

1. (Fr.) erzak, hazine vb saklanan gizli yer .

2. böyle bir yere gizlemek, saklamak. .

---

Found dissemble in native language English

Turkish Translations

1. gizlemek, saklamak, örtbas etmek .

2. başka şekilde göstermek .

3. gör- mezlikten gelmek, anlamazlıktan gelmek .

4. iki yüzlülük etmek, mürailik etmek .dissemblance mürailik. .

---

Found mask in native language English

Turkish Translations

1. maske .

2. alçı veya balmumundan yapılmış yüz kalıbı .

3. maskeli kimse .

4. (ask.) bir bataryayı veya askeri harekâtı düşman gözünden saklamak için yapılan çeşitli tertipler, kamuflaj, alalama .

5. köpek veya tilki başı. death mask ölünün alçıdan yapıl mış yüz kalıbı. throw off the mask maskesini indirmek, gerçek niteliğini ortaya koymak. .

6. maske ile örtmek, maskelemek, gizlemek .

7. (ask.) bir bataryayı veya askeri harekatı düşman gözünden saklamak, kamufle etmek, alalamak .

8. maske takmak, kılık değiştirmek. masked ball maskeli balo. masking tape özellikle boyacılıkta kullanlıan yapışkan kağıt bant. .

---