Found death in native language English

Turkish Translations

1. öIüm, öIme, vefat .

2. katil, ölüme sebebiyet veren şey. deathbed ölüm döşeği. deathblow öIdürücü darbe. death certificate ölüm ilmuhaberi, defin ruhsatı. deathcup çok zehirli bir çeşit mantar, (bot.) Amanita. death duty (ing) veraset vergisi. deathless baki, öIümsüz. .

3. can havliyle çabalama. deathtrap )ölum tehlikesi olan yer (çürük bir bina gibi) death warrant (huk.) idam hükmü. deathwatch idam mahkumunu bekleyen gardiyan .

4. (zool.) Anobiidae familyasından bir böcek. at death' door öIümün eşiğinde, bir ayağı çukurda. be in at the death herhangi bir teşebbüsü sonuçlandırmak. be the death of öIümüne sebep olmak. catch one's death of cold fena halde nezle olmak. do to deat .

---

Found stake in native language English

Turkish Translations

1. kazık .

2. kazığa bağlayıp yakarak öldürme .

3. kumarda ortaya konan para: (sık sık) (çoğ.) yarışmada ödül .

4. şansa bağlı olan şey .

5. kazığa bağlamak, kazıklarla sınırlamak .

6. kazıklarla pekiştirmek .

7. (k. dili) kumarda para koymak .

8. tehlikeye atmak. stake a claim sahip çıkmak. stake boat kayık yarışında menzil işareti olarak bir yere bağlanan sandal. stake horse müşterek bahis tutulan yarışlarda koşturulan cins at. stake out, stake off kazıklarla işaret etmek veya bölmek .

9. hudutlarını göstermek. be at stake tehlikede bulunmak, şansa bağlı olmak. bring to the stake yakarak idam etmek. high stakes ortaya atılan büyük miktar. perish at the stake yakılarak idam olunmak. pull up stakes işini bitirip başka yere taşınmak. We .

---

Found rope in native language English

Turkish Translations

1. ip, halat .

2. idam .

3. ip gibi dizilmiş şey .

4. nemli veya yapışkan lif veya iplik .

5. (A.B.D.) kement .

6. iple bağlamak .

7. (A.B.D.) kementle tutmak .

8. ip haline gelmek. rope in (k. dili) kandırmak. rope off ip çevirerek sınırlamak. rope yarn halat ipi. be at the end of one' rope çaresiz kalmak. give one rope serbest bırakmak, kendi haline bırakmak. know the ropes (k. dili) bir işi iyi bilmek. .

---

Found halter in native language English

Turkish Translations

1. yular .

2. boyundan askılı ve sırtı açık bir çeşit kolsuz kadın bulüzü .

3. idam ipi .

4. yular takmak .

5. yular takarcasına bir kimseye engel olmak .

6. iple asmak, idam etmek. .

---

Found execution in native language English

Turkish Translations

1. (huk.) infaz, idam .

2. yerine getirme, ifa, icra, tatbik etme, uygu lama, yapma .

3. (güz.) (san.) yapış veya yapılış tarzı, icra usulü. executioner cellât, idam hükmünü tatbik eden kimse. .

---

Found suffer in native language English

Turkish Translations

1. ıstırap çekmek .

2. tutulmuş olmak, müptela olmak .

3. cezasını çekmek .

4. idam olunmak .

5. cefa çekmek .

6. (eski) katlanmak, tahammül etmek .

7. müsaade etmek, izin vermek, bırakmak. sufferer ıstırap çeken kimse. .

---

Found dispatch in native language English

Turkish Translations

1. gönderme, sevketme, çekme (telgraf) .

2. öldürme, idam etme .

3. acele, sürat .

4. yazışma, mektup .

5. telgraf .

6. göndermek (kurye veya mektup), çekmek (telgraf) .

7. sevk etmek .

8. idam etmek .

9. süratle bitirmek. dispatch boat resmi mektupları taşıyan devlet gemisi. dispatch rider (ask.) posta. dispatcher hareket memuru (tren, uçak) .

---

Found hanging in native language English

Turkish Translations

1. asma .

2. ipe çekerek idam .

3. (çoğ.) oda duvarlarına asılan kumaş .

4. asılı, sarkan .

5. askıda kalmış, bir sonuca varılmamış .

6. idama layık .

7. idam cezası vermeye meyilli. .

---

Found guillotine in native language English

Turkish Translations

1. giyotin .

2. kağıt bıçağı .

3. (tıb.) bademcik makası .

4. (ing.) (pol.) muzakere tahdidi .

5. giyotin ile idam etmek . .

---

Found garrote in native language English

Turkish Translations

1. İspanya'da eskiden uygulanan vidalı demir halka ile boğarak idam cezası .

2. bu cezanın uygulanmasında kullanılan alet .

3. soymak maksadıyle birinin boğazını sıkma .

4. boğarak idam etmek .

5. boğazını sıkarak soymak. .

---

Found hang in native language English

Turkish Translations

1. (hanged) asarak idam etmek . .

2. duruş (etek, perde) .

3. anlam, mana, kullanılış tarzı .

4. sarkma, asılış. get the hang of usulünü öğrenmek, manasını kavramak. not give a hang aldırmamak, umursamamak . .

5. (hung) asmak .

6. takmak .

7. sarkıt (mak.) .

8. eğmek (baş) .

9. kaplamak, yapıştırmak .

10. ABD engellemek, mani olmak (jüri kararı) .

11. asılmak, asılı olmak, sallanmak, sarkmak . hang around (k.dili.) başıboş gezerek beklemek. hang back tereddüt etmek, çekinmek . hang fire zamanında ateş almamak .

12. neticesi çıkmamak. hang heavy yavaş geçmek (zaman) hang in the balance muallâkta olmak . Hang it ! Lânet olsun ! hang on bağlı olmak .

13. yapışmak .

14. peşini bırakmamak. hang out sarkmak, asılmak .

15. sarkıtmak, asmak .

16. (argo) (bir yerde) vakit geçirmek, oyalanmak. hang over abanmak, sarkmak, başında olmak (iş) .

17. tehdit etmek .

18. eskiden kalmış olmak. hang together daima beraber olmak, birbirinden ayrılmamak .

19. birbirini tutmak. hang up geri bırakmak, ertelemek, tehir etmek .

20. ABD kapamak (telefon) be hung up on aklı bir şeye takılmak .

21. bir şeyin delisi olmak .

22. tutturmak . .

---

Found tyburn in native language English

Turkish Translations

1. eskiden Londra'da bir idam meydanı. .

---

Found electrocute in native language English

Turkish Translations

1. elektrikli sandalyede idam etmek .

2. elektrik akımı vererek öldürmek. electrocu'tion elektrikle idam .

3. elektrik çarpması sonucunda ölme. .

---

Found reprieve in native language English

Turkish Translations

1. (istenilmeyen bir şeyi) tehir etmek .

2. sonraya bırakmak, tecil etmek .

3. idam gibi cezayı tehir etmek .

4. muvakkaten kurtarış .

5. bir cezayı geçici olarak erteleme, cezanın tecili. .

---

Found respite in native language English

Turkish Translations

1. mühlet, tehir, geçici olarak erteleme .

2. (huk.) idam hükmünün infazını geçici olarak erteleme .

3. dinlenme vakti, tatil, paydos .

4. alacaklının borçluya tanıdığı zaman .

5. mühlet vermek, tehir etmek ertelemek . .

---