Search results on translations for keyword kriket - Found 15 words

Suggestions ..

Did you mean karst kereste korkut kriket

Found bail in native language English

Turkish Translations

1. (huk.) kefil .

2. kefalet .

3. kefalete bağlanma .

4. kefaletle tahliye .

5. tahliye için kefalet, teminat .

6. bir kimseye kefalet ederek tahliyesini temin etmek .

7. mevkufu kefile teslim etmek .

8. emanet etmek, tevdi etmek, sorumlu olmak. bail bond kefaletname. bail out kefalet ödeyerek tahliye ettirmek. go bail ABD, (argo) kefalet etmek. .

9. kayıktan su boşaltmaya mahsus tas .

10. çember kulp, halka .

11. tente desteği .

12. ahır bölmesi .

13. (kriket) oyununda kullanılan çubuk .

14. kayığın suyunu boşaltmak. bail out tayyareden paraşütle atlamak. bailer kayığın suyunu boşaltan kimse .

15. (kriket) sipere vuran top .

16. (huk.) bir kimseye emanet para veren kimse. .


Found slip in native language English

Turkish Translations

1. seramik yapımında kullanılan ince ve sulu kil. .

2. daldırılmak için koparılan dal .

3. ince ve uzunca kâğıt parçası .

4. çok zayıf ve uzun boylu çocuk .

5. daldırmak için dal koparmak. .

6. (slipped, -ping) kaymak .

7. eli veya ayağı kaymak .

8. kaydırmak, geçirmek .

9. serbest bırakmak, serbest kalmak .

10. yanılmak, hataya düşmek .

11. kaçmak, kaçırmak .

12. çıkmak (kol, bacak) .

13. gizlice vermek .

14. erken doğurmak (hayvan) slip away sıvışmak .

15. hissettirmeden çıkıp gitmek .

16. ölmek. slip by akıp gitmek (zaman) slip in kayıp içine düşmek .

17. girivermek. slip off sıvışmak .

18. çıkarmak, üstünden atmak (elbise) .

19. hissettirmeden gitmek, sıvışıp gitmek. slip on giyivermek, üstüne geçirmek. slip one over on (k. dili) aldatmak. slip out savuşuvermek .

20. ağzından kaçmak. slip the cable (den.) lengeri kaldıramayıp gomenasını salıvermek. slip up yanılmak, sürçmek. It. slipped my mind Aklımdan çıktı Unuttum. let slip kaçırmak, salıvermek. .

21. kayma, kayış, ayak kayması .

22. yanlışlık, hata, sürçme .

23. (jeol.) heyelân, kaysa .

24. kadın iç gömleği, kombinezon .

25. yastık yuzü .

26. (A.B.D.) iki iskele arasındaki dar yer .

27. üzerinden geminin karaya çekildiği kızak .

28. iskele palamar yeri .

29. (kriket) kalenin arkasındaki yer .

30. köpek tasması. slip of the tongue dil sürçmesi. give someone the slip bir kimseden sıvışmak, atlatmak. .


Found knock in native language English

Turkish Translations

1. vurmak, çarpmak .

2. tokuşmak .

3. at veya on ile çalmak, vurmak (kapı) .

4. (mak.) vurmak (benzin) .

5. çarpışmak .

6. ABD, (argo.) kusur bulmak, tenkit etmek, titizlik etmek .

7. vurma, vuruş, darbe .

8. kapı çalınması. knock ebout tekrar tekrar vurmak, şiddetle sarsmak, tartaklamak .

9. (k. dili) oradan oraya dolaşmak. knock against çarpışmak .

10. rast gelmek. knock down yumrukla yere devirmek .

11. mezatta çekici vurup malı son fiyatı verenin üzerine bırakmak. knock off (k. dili) işi bırakmak, tatil etmek .

12. (colloq.) şıpınişi yapıvermek .

13. ABD, (argo.) öldürmek .

14. ABD, (argo.) soymak. knock on the head tepesine vurmak, işini bozmak. knock out vurup yıkmak, nakavt yapmak, oyun dışı etmek. knock out of the box (beysbol) atıcıyı zayıflığından dolayı yerinden çıkmaya mecbur etmek. knock over devirmek. knock toget .

15. acele bir araya getirmek. knock up bir araya toplamak .

16. (kriket) puan yapmak .

17. (İng.) kapıya vurup uyandırmak .

18. ABD, (argo.) hamile bırakmak. engine knock benzin fazlalığı yüzünden makinada meydana gelen vuruş sesi. .


Found scout in native language English

Turkish Translations

1. izci, gözcü, keşif kolu .

2. casus (asker, gemi veya uçak) .

3. keşif, gözcülük .

4. (kriket) açık saha oyuncusu .

5. izci çocuk .

6. keşif yapmak, keşfe çıkmak .

7. dolaşıp keşfetmek. scout around arayıp taramak. scout plane keşif uçağı. boy scout erkek izci, girl scout kız izci. on the scout keşif görevi yapmakta, keşfe çıkmış. .

8. küçümseyerek reddetmek, alay etmek. scout at küçümsemek, hakir görmek, alaya almak, istihza etmek. .


Found stump in native language English

Turkish Translations

1. çotuk, kütük .

2. kesilen uzvun geri kalan parçası, kök .

3. (çoğ.), (k. dili) bacaklar .

4. (kriket) üç hedef sopasından her biri .

5. karakalem resimde kullanılan meşin kalem .

6. siyasi hatiplere mahsus platform .

7. (k. dili) meydan okuma .

8. kesip kökünü bırakmak .

9. bir şeye çarpmak .

10. (k. dili) meydan okumak .

11. (k. dili) şaşırtmak .

12. bir yerden bir yere dolaşarak siyasi nutuklar vermek .

13. (kriket) hedefi vurarak birini oyun dışı etmek .

14. topallayarak yürümek. be up a stump âciz olmak .

15. şaşkın bir halde olmak .

16. şaşırıp kalmak. (fig.) apışıp kalmak. take the stump başkası hesabına nutuklar söylemek. stir one' stumps (şaka) yürümek, kımıldanmak. .


Found snick in native language English

Turkish Translations

1. çentmek .

2. (kriket) topa hafifçe vurup yönünü değiştirmek .

3. çentik .

4. hafif vuruş. .


Found batsman in native language English

Turkish Translations

1. (kriket)te topa vurma sırası kendisinde olan oyuncu. .


Found bat in native language English

Turkish Translations

1. (spor) beysbol, (kriket) vb oyunlarda topa vurmak için kullanllan sopa .

2. pingpong ve tenis raketi .

3. tokmak, değnek. go on a bat bütün gece kafayı çekmek. go to bat for yardımına koşmak, müdafaa etmek. .

4. (spor) beysbol sopası veya diğer bir değnekle vurmak .

5. beysbol v.b. oyunlarda sopa ile vurma sırası gelince oynamak .

6. kırpmak (göz) bat around (argo) dolaşmak, gezmek .

7. münakaşa etmek, tartışmak. without batting an eye şaşkınlığını belli etmeden .

8. şaşmadan. .

9. yarasa, (zool.) Chiroptera blind as a bat tamamen kör. have bats in the belfry (A.B.D.), (argo) delirmiş olmak. horseshoe bat seytan kuşu .


Found underhand in native language English

Turkish Translations

1. el altından, gizlice, sinsi şekilde, hile ile, alçakça .

2. (beysbol, kriket) omuzdan aşağı bir hareketle atılan. underhanded el altından, hile ile, alçakça. .


Found outfield in native language English

Turkish Translations

1. (beysbol), (kriket) iç sahanın dış tarafı veya orada oynayan oyuncular. outfielder dış saha oyuncusu. .


Found cricket in native language English

Turkish Translations

1. cırcırböceği, küçük çekirge, (zool.) Gryllidae .

2. (kriket) oyunu. mole cricket danaburnu. not cricket (k.dili.) doğru olmayan .

3. oyun kurallarına aykırı. .


Found lob in native language English

Turkish Translations

1. (-bed,- bing) ağır ağır atmak .

2. tenis kortunun arka tarafına düşsün diye topu havaya vurmak .

3. (kriket) topu aşağıdan ve ağır ağır atmak .

4. yavaş yavaş ve salınarak gitmek .

5. havaya vurulan top .

6. ağır ağır ve aşağıdan atılan top. .


Found maiden in native language English

Turkish Translations

1. genç kız, evlenmemiş kız .

2. evlenmemiş, bekâr .

3. tecrübesiz, bakir, yeni, taze .

4. masum, nezih .

5. ilk. maiden effort ilk teşebbüs. maiden name evli kadının bekarlık soyadı. maiden over kriket oyununda sayı kaydedilmeyen devre. maidenly kız gibi .

6. mahcup. .


Found on in native language English

Turkish Translations

1. (edat) üzerinde, üstünde üstüne .

2. yanında .

3. kenarında .

4. tarafında, de .

5. ile .

6. esnasında, zarfında .

7. hakkında .

8. halinde. on the alert tetikte, uyanık. on the contrary aksine, bilakis. on the offensive hücum halinde. on the whole genellikle, her şeyi hesaba katarak. on the track of peşinde, izinde. on Thursday perşembe günü, Let' be on our way. Gidelim. The ho .

9. üzerinde, üstünde, ileriye, ileride .

10. bir düziye, aralıksız .

11. vuku bulmakta .

12. giyilmiş, çıkmamış .

13. (İng.), (argo.) olması muhtemel .

14. makbul .

15. kriket oyununda vurucunun bulunduğu saha tarafı. off and on kesintili and so on filan, v. v.b. on and on ara vermeden, biteviye. be on to (k. dili) haberdar olmak, açıkgöz olmak. bow on (den.) pruvası yönünde. Come on. Haydi gel, etme canım. farhe .


Found inning in native language English

Turkish Translations

1. ( beysbol) her iki taraf oyuncularının birer vuruş sırası, beysbolda iki tarafın sıra ile vurucu mevkiine gelmesi. innings (kriket) bir tarafın on oyuncusu oyun dışı edilinceye kadar vuruş sıraları .

2. bir parti veya bireyin iktidar mevkiinde bulunduğu devre .

3. sıra, nöbet. .


Uzerine.com Copyright © 2005 Uzerine.com
uzerine.com Ana Sayfa | Üye Girişi