Found merhem in native language Turkish

English Translations

1. ointment. salve. balm. pomade. pomatum. unction. unguent. .

2. cream. emulsion. ointment. salve. .

---

Found anele in native language Turkish

English Translations

1. To anoint. .

2. To give extreme unction to. .

3. administer an oil or ointment to ; often in a religious ceremony of blessing. .

---

Found ointment in native language English

Turkish Translations

1. merhem. sulfur ointment uyuz merhemi. .

---

Found balsam in native language Turkish

English Translations

1. balsam. .

2. A resin containing more or less of an essential or volatile oil. .

3. A species of tree. .

4. An annual garden plant with beautiful flowers; balsamine. .

5. Anything that heals, soothes, or restores. .

6. To treat or anoint with balsam; to relieve, as with balsam; to render balsamic. a fragrant ointment containing a balsam resin any seed plant yielding balsam any of various fragrant oleoresins used in medicines and perfumes. .

7. any seed plant yielding balsam. . any of various fragrant oleoresins used in medicines and perfumes. . a fragrant ointment containing a balsam resin. . a water insoluble, semi-solid or viscous, resinous exudate of trees and bushes similar to gum resi .

8. A natural raw material exuded from a tree or plant Balsams are resinous masses, semi-solid materials or viscous liquids and are characterized by their high contents of benzoic acid, benzoates, cinnamic acid or cinnamates . .

9. Water insoluble, semi-solid or viscous, resinous exudate of trees and bushes similar to gum resins . . a group of fragrant substances produced by some trees . .

10. Resinous product used as a soothing agent . .

11. A hair conditioning agent extracted from the bark of a firtree, it forms a thin shield on the outside of the hair strand This invisible coating provides support and helps the hair maintain moisture . .

---

Found fly in native language English

Turkish Translations

1. uçuş .

2. (terz.) fermuar veya düğme ile kapatılabilen kısım .

3. (beysbol.) vurulup havaya kaldırılan top .

4. (mak.) sürat regülatorü: bayrak veya sancağın ucu: çadırda kapı yerine geçen perde: (çoğ.), (tiyatro) sahnenin yukarısındaki kısım ve dekor değistirme teçhizatı .

5. (matb.) baskı makinasında kâğıt toplayıcısı. on the fly uçarken, havadayken .

6. (A.B.D), (k.dili.) iki taşın arasında. .

7. (flew, flown) uçmak, havadan geçip gitmek: pek çabuk geçmek, pek çabuk gitmek .

8. kaçmak, firar etmek .

9. fırlamak, atılmak: uçakla gitmek: uçurmak .

10. -(den.) kaçmak, -(den.) sakınmak: şahinle avlamak. fly about öteye beriye uçmak .

11. süratle iş görmek. fly apart birdenbire kopup ayrılmak, parçalanmak. fly at fırlamak, atılmak, üstüne saldırmak. fly away uçup gitmek .

12. kaçmak. fly blind (hav.) yalnız aletleri kullanarak uçmak. fly high çok hırslı olmak, coşmak. fly in the face of sözünü dinlememek, açıkça itaatsizlik etmek, karşı gelmek. fly into a passion kızmak, öfkelenmek, hiddete kapılmak. fly off uçup gitmek. .

13. sinek .

14. sinek veya böcek şeklinde olta iğnesi .

15. sinek şeklinde sus. fly blister (tıb.) kurutulmuş ispanyol sineginden yapılmış bir çeşit yakı. flypaper sinek kağıdı. fly swatter sineklik, sinek raketi. a fly in the ointment keyfe keder veren şey. forest fly atsineği, (zool.) Hippobosca equina. .

16. (argo) uyanık, haberdar. .

---