Search results on translations for keyword sallanmak - Found 15 words

Found swing in native language English

Turkish Translations

1. (swung) sallanmak, salıncakta sallanmak .

2. eksen veya reze üzerinde dönmek .

3. salınarak ilerlemek (asker yürüyüşü) .

4. (k. dili) asılmak darağacına asılmak .

5. (sık sık) "up" ile sallandırmak asmak: salıncakta sallamak .

6. (k. dili) idare etmek, işletmek .

7. becermek .

8. (argo) eslerini paylaşmak (çiftler) .

9. sallanış, sallandırma .

10. rakkasın sallama mesafesi .

11. şiirde hareket veya canlılık .

12. hareket serbestisi .

13. hareket sahası .

14. devre .

15. salıncak .

16. salıncak gibi olan şey .

17. vakitle dönen değişim .

18. bir çeşit dans, sving. swing back eski yerine dönmek. swing bridge bir eksen üzerinde açılıp kapanabilen köprü. swing door, swinging door iki tarafa açılır kapanır kapı. swing music sving müziği. swing plow tekerleksiz saban. swing shift (A.B.D.) fa .


Found rock in native language English

Turkish Translations

1. kaya .

2. kaya parçası .

3. kaya gibi kuvvetli şey .

4. (A.B.D.), ( argo) büyük mücevher, elmas .

5. (ing.) akide şekeri .

6. felâkete sebep olan şey. the Rock Cebelitarık dağı ve kalesi. rock bass Amerika'ya mahsus bir çeşit tatlı su balığı. rock bottom kaya tabakası .

7. en aşağı (fiyat) rockbound etrafı kayalık .

8. ulaşılmaz, erişilmez. rock candy akide şekeri. rock crystal neceftaşı. rock garden kayalık yerde bulunan bahçe .

9. dağ çiçekleri yetiş- tirmek için özel olarak yapılan kayalık bahçe. rock ruby 1â1 taşı. rock salt kayatuzu. rockwork kaya parçaları ile yapılan duvar veya bahçe- süsü. living rock arz kabuğun daki taşküreden ayrılmamış kaya kitlesi. on the rocks ka .

10. iflâs etmiş .

11. buzlu fakat soda veya su katılmamış (viski) .

12. sallamak .

13. beşik sallamak, sallayarak. uyutmak .

14. sallanmak, olduğu yerde sallanmak .

15. sallama, sallanma .rockandroll çok ritmik bir pop müziği .rocking chair salıncaklı sandalye. rocking horse salmcaklı oyuncak at. rock the boat velveleye vermek. .


Found waver in native language English

Turkish Translations

1. sallanmak .

2. titremek .

3. sendelemek .

4. tereddüt etmek, duraksamak, kararsız olmak .

5. sallanma .

6. tereddüt, kararsızlık. waveringly .tereddüt ederek, kararsızlık içinde. .


Found quake in native language English

Turkish Translations

1. titremek .

2. sallanmak .

3. titreme, titreyiş, ürperme .

4. sallantı .

5. zelzele. .


Found wave in native language English

Turkish Translations

1. dalgalanmak .

2. sallanmak .

3. sallamak .

4. dalgalandırmak, dalga dalga etmek. ondüle yapmak .

5. harelemek .

6. elle işaret etmek. wave farewell el veya mendil sallayarak veda etmek. wave on el işaretiyle ileri gitmesini belirtmek. .

7. dalga .

8. dalgalanma .

9. el işareti .

10. el sallama .

11. hare, kumaş dalgası .

12. dalga gibi kabaran şey .

13. sıcak veya soğuk dalgası. wave band (radyo) dalga. wave front (fiz.) dalga sınırı. wave set mizamplide kullanılan fiksatif. wave theory (fiz.) dalga teorisi .

14. (dilb.) dillerin dalgalar halinde yayıldığı kuramı. wave train bir noktadan çıkan dalgalar dizisi. wave worn dalgalardan aşınmış. cold wave soğuk dalgası. heat wave sıcak dalgası. long wave uzun dalga. make waves (A.B.D.) düzeni bozmak, karışıklık y .


Found waggle in native language English

Turkish Translations

1. sallanmak .

2. sallamak .

3. sarsılmak .

4. sallayış sallanış. waggly sallanan. .


Found shake in native language English

Turkish Translations

1. (shook, shaken) sarsmak, çalkamak, titretmek, silkmek, sallamak .

2. metanetini bozmak .

3. sallanmak, sarsılmak .

4. titremek .

5. (müz.) ihtizaz etmek, titreşim halinde olmak .

6. (argo.) atlatmak, başından defetmek, Shake a leg. Tez oluver. shake down sarsarak düşürmek, silkmek .

7. oturtmak, yerleştirmek .

8. (argo.) para sızdırmak. shake hands el sıkışmak, tokalaşmak. shake one' head kabul etmemeyi veya beğenmemeyi belirtmek. shake off silkip atmak, silkinmek. shake out silkmek, silkelemek. shake up çalkamak, silkelemek, sarsmak. .

9. sarsıntı, sarsma .

10. titreme, ihtizaz .

11. sallanış .

12. silkiş .

13. sesin titremesi .

14. kerestenin yarık veya çatlağı .

15. yersarsıntısı, zelzele. get a fair shake (A.B.D.), (argo.) hakkı tanınmak. milk shake çikolata veya şurupla çalkalanmış süt veya dondurma. no great shakes (k. dili) fevkalade olmayan, adi, sıradan. the shakes (k. dili) sıtma nöbeti. .


Found lurch in native language English

Turkish Translations

1. (eski) müşkül durum. leave in the lurch güç bir zamanda terketmek (bir dost veya ortağı) .

2. (den.) geminin birdenbire sallanması veya silkinmesi .

3. sarhoş gibi sendeleme .

4. sallanmak, silkinmek .

5. sendelemek. .


Found wriggle in native language English

Turkish Translations

1. kıvranmak, sallanmak .

2. solucan gibi kıvrılmak .

3. bir yandan bir yana sallanma, yalpalama, çalkanma. .


Found vibrate in native language English

Turkish Translations

1. titremek .

2. sallanmak, sakınmak .

3. duraksamak, tereddüt etmek .

4. titretmek, sallandırmak. vibratile titrek titreyen. .


Found jig in native language English

Turkish Translations

1. oynak ve hızlı bir dans, cig dansı .

2. bu dansın müziği .

3. ağırlıklı balık iğnesi. The jig is up. (argo) Sır meydana çıktı. İş bozuldu. (slang) Ayvayı yedik. .

4. (-ged, -ging) cig dansı yapmak .

5. iki yana sallanmak .

6. ağırlıklı iğne ile balık tutmak .

7. cig dansı yaptırmak .

8. iki yana sallamak. .


Found flutter in native language English

Turkish Translations

1. kanatlarını çırpmak .

2. titremek, sallanmak .

3. çırpınmak, telâş etmek .

4. titretmek, kımıldatmak .

5. telâşa düşürmek, heyecan vermek .

6. titreme, heyecan, çalkalanma, çırpınma .

7. telâş, asabiyet .

8. (hav) kanat sarsıntısı .

9. (tıb.) titreme, kalp ritmi bozukluğu. .


Found flow in native language English

Turkish Translations

1. akmak, akıntı gibi gitmek, cereyan etmek, seyelan etmek .

2. dalgalanmak, sallanmak .

3. kabarmak, met halinde olmak .

4. dolmak,dopdolu olmak .

5. bol bol içilmek (şarap) .

6. su basmak .

7. akıtmak. flowing akıcı,belagatli. flowing bowl içki, içki kâsesi. flowing style akıcı üslup, selis üslup. Iand flowing with milk and honey süt ve bal akan diyar, refah içinde olan ülke. .

8. akış, akıntı, cereyan, seyelân .

9. (fiz.) akı .

10. belirli zamanda akan su miktarı .

11. met .

12. akıcılık, düzgün konuşabilme yeteneği. .


Found vacillate in native language English

Turkish Translations

1. iki yana sallanmak, sendelemek .

2. tereddüt etmek, kararsız olmak. vacilla'tion tereddüt .

3. sendeleme. vacillating tereddüt eden, kararsız. .


Found loll in native language English

Turkish Translations

1. iş yapmadan dolaşmak, sallanmak .

2. ağzından dışarı sarkıtmak (dil) .

3. "away" ile tembelcesine geçirmek (vakit) .

4. ağızdan dışarıya sarkmak (dil) .


Uzerine.com Copyright © 2005 Uzerine.com
uzerine.com Ana Sayfa | Üye Girişi