Search results on translations for keyword satmak - Found 15 words
Suggestions ..
Did you mean sataşmak satmak soğutmak scathing scouting setting sheathing sheeting siding sitting southing stance
Found auction in native language English
Turkish Translations
1. mezat, müzayede ile satış .
2. bir çesit iskambil oyunu .
3. miizayede ile satmak, haraç mezat satmak. auction bridge okşın (briç.) public auction açık artırma. put up to auction mezada çıkarmak. sell by auction açık artırma ile satmak auctioneer mezatçı, tellal. .
Found gouge in native language English
Turkish Translations
1. oluk ağızlı marangoz veya heykeltıraş kalemi .
2. böyle kalemle oyma veya oyulan yer .
3. (A.B.D.), (k.dili.) hile, oyun .
4. böyle kalem ile işlemek .
5. (A.B.D.), (k.dili.) değerinden daha pahalıya satmak, aldatmak, (slang) tuzluya satmak. gouge out oyup çıkarmak (göz) .
Found sell in native language English
Turkish Translations
1. (sold) satmak .
2. satışıyle meşgul olmak .
3. satışım artırmak .
4. (k. dili) beğendirmek .
5. (argo) aldatmak, kazıklamak .
6. satılmak .
7. satışta rağbet görmek .
8. beğenilmek .
9. hile, aldatma, oyun. sell like wildfire çok satılmak, kapışılmak. sell off her şeyini satıp bitirmek, tasfiye etmek, elden çıkarmak. sell out hissesini satmak, bütün malını satmak .
10. (argo) şahsi çıkar için ele vermek, satmak. sell short henüz elde olmayan malı ileride teslim etmek üzere satmak .
11. itimatsızlık göstermek .
12. desteklemek. sell up (İng.) borçlunun malını satıp parasını almak. .
Found peddle in native language English
Turkish Translations
1. seyyar satıcılık yapmak .
2. önem siz şeylerle meşgul olmak .
3. bir yerden bir yere dolaşarak satmak, azar azar satmak. peddling önemsiz, ehemmiyetsiz, çok az miktarda. Peddle your papers (A.B.D.), (argo) Defol buradan! çek arabanı! .
Found close in native language English
Turkish Translations
1. yakın birbirine yakın .
2. kısımları birbirine yakın, sıkı .
3. kapalı, kapatılmışı .
4. dar, sıkışık .
5. havasız .
6. fikirlerini açıklamaktan kaçınan, sıkı ağızlı .
7. gizli tutulan, saklı, mahrem .
8. cimri, hasis .
9. ((dilb.) ağzı kısarak söylenen (harf) .
10. hemen hemen eşit olan. close call, close shave (ABD), (k.dili.) paçayı zor kurtarma. close contest, close game beraberliğe yakın oyun veya yarış. close haircut kısa saç tıraşı. close quarters sıkışık yer. close reasoning mantıklı açıklama. close res .
11. avlu, kilise avlusu, etrafı çevrili arazi .
12. (ing) ve iskoç geçit, giriş yolu. .
13. sonuç, nihayet .
14. bağlantı: göğüs göğüse kavga. .
15. kapamak, kapatmak .
16. tıkamak doldurmak (delik) .
17. son vermek .
18. etrafını çevirmek, ihata etmek .
19. kapanmak .
20. sona ermek .
21. yaklaşmak .
22. anlaşmaya varmak .
23. birleşmek. close down kapamak .
24. kapanmak. close in on etrafını çevirmek. close out (ABD) hepsini satmak, indirimli satmak. elose up kapatmak, kapanmak .
25. birbirine yaklaşmak. closed kapalı. closed circuit kapalı devre. closed season avlanmanın yasak olduu mevsim closed shop yalnız sendika üyelerini çalıştıran fabrika. .
Found handle in native language English
Turkish Translations
1. el sürmek, dokunmak .
2. ele almak .
3. kullanmak, elle kullanmak .
4. elle idare etmek .
5. idare etmek, muamele etmek .
6. satmak .
7. ele gelmek, ele uygun olmak. .
8. sap, kulp, kabza, tutamaç, tutamak .
9. tokmak .
10. alet, bahane, vasıta .
11. (k,dili.) bir kimseye verilen acayip isim. fly off the handle (k.dili) kızmak, köpürmek, tepesi atmak. .
Found vend in native language English
Turkish Translations
1. satmak .
2. ilân etmek .
3. satıcılık yapmak .
4. satılmak. vender, vendor satıcı, işportacı, çerçi. vendible satılabilir. vend'ing machine (madeni para ile çalıştırılan) satıcı makina. vendi'tion satış. .
Found swash in native language English
Turkish Translations
1. çalkantı, çalkantı sesi .
2. dar gelgit yatağı .
3. çalkantı sesi ile kıyıyı yalamak .
4. caka satmak. .
Found move in native language English
Turkish Translations
1. kımıldatmak, oynatmak, hareket ettirmek .
2. tahrik etmek, harekete getirmek .
3. satranç veya damada bir taşı usulüne göre yürütmek, oynamak .
4. teşvik etmek, gayrete getirmek .
5. tesir etmek, muteessir etmek .
6. (tıb.) iletmek (bağırsak) .
7. satmak, sattırmak .
8. kımıldamak, oynamak, hareket etmek .
9. göç etmek, nakletmek, taşımak .
10. gitmek, yürümek .
11. kalkmak, ilerlemek, ileri gitmek: düşup kalkmak, karışmak .
12. teklif et- mek .
13. hareket, kımıldanma .
14. oynama, el .
15. dama ve satrançta taş sürme .
16. dama ve satrançta oynama sırası .
17. tedbirli iş, tedbir .
18. göç, nakil, ev değiştirme. move in eve taşımak .
19. içeri girmek. move on ileri gitmek. move out evden taşşınmak, dışarı çıkmak. move heaven and earth her çareye baş vurmak. on the move hareket halinde, hiç durmaz. get a move on başlamak .
20. acele etmek. .
Found wholesale in native language English
Turkish Translations
1. toptan yapılan, toptan satılan .
2. toptan .
3. toptan satış .
4. toptan satmak. .
Found retail in native language English
Turkish Translations
1. .perakende satış .
2. perakende .
3. perakende olarak satmak .
4. ayrıntılarıyle anlatmak: tekrar anlatmak. .
Found prank in native language English
Turkish Translations
1. kaba şaka .
2. oyun .
3. oyun oynamak. .
4. çok süslemek, donatmak .
5. gösteriş yapmak, caka satmak. .
Found market in native language English
Turkish Translations
1. pazar, çarşı .
2. piyasa market basket pazar sepeti. market day pazarın kurulduğu gün. market garden bostan . market order komisyoncuya verilen piyasa fiyatına satma veya alma siparişi. market place pazar yeri. market town içinde pazar kurulan kasaba. market value pi .
3. mal satmak veya satışa çıkarmak .
4. çarşıda alışveriş etmek. .
Found lump in native language English
Turkish Translations
1. parça, küme, biçimsiz parça, topak, yumru .
2. öbek .
3. şiş .
4. yığın, toptan şey .
5. hantal kimse, ahmak kimse .
6. yığmak, biçimsiz parça haline koymak .
7. bir araya getirmek .
8. toptan almak veya satmak .
9. hantal hantal dolaşmak. lump coal iri parçalar halinde madenkömürü.lump sugar kesme şekerl Iump sum yekten, hep birden verilen para. have a lump in one' throat üzüntüden boğazı tıkanmak. in the lump toptan, hep birden. lumpish siş gibi, yumru gibi .
10. aptal. lumpishness topak hali .
11. ağırlık. lumpy yumrularla dolu, yumru yumru, topak topak. .
12. (k. dili) ister istemez tahammül etmek, kahrını çekmek. If you don't like it you can lump it (argo) Beğensen de bir beğenmesen de. .
Found swank in native language English
Turkish Translations
1. (argo) gösteriş, caka .
2. caka satmak, gösteriş yapmak. .
Copyright © 2005 Uzerine.com
uzerine.com Ana Sayfa |
Üye Girişi