Search results on translations for keyword durmak - Found 15 words
Suggestions ..
Did you mean değirmenci değiştirmek dermek dernek doğramacı doğramak doğurmak doyurmak durmak duyurmak düşürmek derange
Found straddle in native language English
Turkish Translations
1. bacaklarını açıp durmak veya yürümek apışıp durmak .
2. bacaklarını ayırıp oturmak .
3. (k.dili) taraf tutmamak .
4. apışarak bir şeyin üstünde durmak veya oturmak .
5. iki tarafı birden idare etmek .
6. (ask.) hedefin hem önüne hem arkasına vurmak .
7. apışma .
8. apışık vaziyette bacaklar arasındaki mesafe. straddle a guestion münakaşada iki tarafı birden tutmak. .
Found stand in native language English
Turkish Translations
1. (stood) ayakta durmak, kaim olmak .
2. durmak, ayakta kalmak .
3. kalmak, baki kalmak .
4. sebat etmek, tahammül etmek, çekmek, dayanmak .
5. sabit olmak .
6. inat etmek, ayak diremek .
7. olmak, bulunmak .
8. durmak .
9. uymak, uygun gelmek .
10. (İng.) aday olmak .
11. (den.) gitmek, yol tutmak, doğrulmak .
12. belirli bir ölçü uzunluğunda olmak .
13. kalkmak, dikilmek .
14. muteber kalmak .
15. durdurmak, dikmek .
16. yön göstermek .
17. (k. dili) ziyafet masraflarını ödemek. stand a chance ihtimali olmak. stand aside bir kenara çekilmek. stand back geriye çekilmek. stand by hazır beklemek .
18. yakınında durmak .
19. arka çıkmak, desteklemek .
20. (sözüne) sadık kalmak .
21. karışmamak, lâkayt kalmak, yardım etmemek .
22. (den.) hazır olmak, alesta durmak. stand clear emniyette bulunmak. stand down mahkemede şahitlik ettikten sonra çekilmek. stand firm sabit durmak: stand for tarafını tutmak .
23. yerine geçmek, temsil etmek .
24. tahammül etmek, müsamaha etmek. stand in awe of korkmak .
25. bir kimseye karşı korkuyla karışık saygı duymak. stand in for vekaleten vazifesini görmek. stand in with araları iyi olmak. stand off uzak durmak .
26. razı olmamak. stand on de temel tutmak .
27. üzerinde ısrar etmek .
28. (den.) yoluna devam etmek. stand ones ground davasından vaz geçmemek, sebat etmek. stand on one' own two feet yardım beklemeden kendi işlerini idare etmek. stand out ileriye fırlamış olmak .
29. göze çarpmak .
30. karşı durmakta inat etmek. stand over dikkatle izlemek .
31. tehir edilmek. stand pat değişikliğe karşı olmak, politika değiştirmemek. stand still hareketsiz durmak, kımıldamamak. stand to sebat etmek. stand together uymak, uygun olmak. stand to reason makul olmak, akla yatmak. stand treat başkalarına ikram e .
32. (kullanılışında) dayanmak .
33. doğru çıkmak .
34. (k. dili) randevuya gelmeyerek (birini) boşa bekletmek. stand up for bir kimsenin tarafını tutmak, taraftarı olmak. stand up to cesaretle karşılamak. stand up with nikah merasiminde (gelin veya damada) refakat etmek. Where does he stand on civil rig .
35. duruş .
36. durak, durulacak yer .
37. durum .
38. saksı koymaya mahsus sehpa veya ayaklık .
39. portmanto .
40. satış tezgâhı veya masası, işporta .
41. satıcının durduğu yer .
42. tribün .
43. mahkemede şahit yeri .
44. bir kimsenin bulunduğu yer .
45. işlemez durum, çıkmaz .
46. turnedeki tiyatro ekibinin kısa bir zaman kaldığı şehir .
47. ormanda yetişen ağaçlar .
48. belirli bir tarlada bulunan ekin .
49. (İskoç.) takım. be at a stand duraklamak. take a stand fikrini açığa vurmak .
50. taraf tutmak. take the stand davada şahitlik yapmak. .
Found stay in native language English
Turkish Translations
1. durmak .
2. kalmak .
3. geçici olarak ikamet etmek .
4. beklemek .
5. durdurmak, alıkoymak, bırakmamak, salıvermemek .
6. yaptırmamak, menetmek, önlemek .
7. doyurmak .
8. ertelemek, tehir etmek .
9. (k. dili) dayanmak, yarışta direnmek .stay one' hand engellemek, durdurmak .stay out dışarıda kalmak. stay put (A.B.D.), (k. dili) yerinden kımıldanmamak. stay the night gecelemek. staying power dayanma gücü. .
10. (den.) istralya .
11. istralya ile takviye etmek .
12. tiramola etmek, dönmek, orsa alabanda edip dönmek. in stays tiramola. .
13. dayamak, tutmak .
14. desteklemek, teselli etmek .
15. dayanak, destek, payanda .
16. balina stays (çoğ.), (İng.) korsa. .
17. kalma .
18. durma .
19. ziyaret muddeti .
20. ikamet, oturma .
21. durdurma, tehir, infazı tehir .
22. dayanma, sebat. stay bolt germe cıvatası, payanda cıvata, makinanın iki demir parçasını birbirinden ayrı tutan cıvata. .
Found straighten in native language English
Turkish Translations
1. doğrultmak, düzeltmek, tesviye etmek .
2. doğrulmak, düzelmek. straighten out düzeltmek, doğrusunu açıklamak veya öğrenmek. straighten up düzeltmek, toplamak .
3. dik durmak .
4. dürüst yola dönmek, ıslah olmak. .
Found stare in native language English
Turkish Translations
1. gözünü dikip bakmak, uzun uzun bakmak .
2. dik durmak (saç) .
3. uzun ve küstahca bakış .
4. bakışların bir noktaya takılıp kalması. stare at dik dik bakmak . stare down yüzüne dik dik bakıp şaşırtmak veya utandırmak. stare one in the face önünde olmak .
5. yakında gelmesi kesin olmak (istenilmeyen durum) . .
Found stop in native language English
Turkish Translations
1. (-ped, -ping) durdurmak, alı koymak, engellemek .
2. mola vermek .
3. durmak .
4. kalmak .
5. stop etmek .
6. fren yapmak .
7. kesmek .
8. tıkamak .
9. kapamak .
10. tıpalamak .
11. yenmek .
12. (müz.) çalgıda ses perdesini değiştirmek için tele veya deliğe basmak .
13. noktalamak. stop a gap bir boşluğu doldurmak.. stop dead birdenbire durmak .
14. birden durdurmak. stop down (mercek) perdesini küçültmek. stop off geçici olarak durmak, konaklamak, uğramak .stop order (tahvil) değeri ancak belli bir seviyeye. düştüğünde satma emri. stop over (A.B.D.), (k. dili) yolculuk esnasında mola vermek. s .
15. çekin tediyesini durdurmak. stop press gazete basılırken son dakikada ilâve edilen parça. stop short birdenbire durmak. stop the mouth susturmak, sözü ağzına tıkamak. stop the show tiyatro dikkat çeken bir hareketle oyunu durdurmak stop up tıkamak. .
16. durma: duruş .
17. durak yeri .
18. mâni, engel .
19. (müz.) ses perdesini değiştirmek için çalgının tel veya deliğine basma .
20. (müz.) jödorg .
21. (İng.) nokta, noktalama işareti. put a stop to durdurmak, kesmek, son vermek. .
Found halt in native language English
Turkish Translations
1. duruş .
2. durma, duraklama .
3. mola .
4. durmak .
5. duraklamak, durdurmak. call a halt durdurmak, kesmek, son vermek. .
6. (eski.) topal, aksak. the halt topallar, sakatlar. .
7. kusurlu olmak, eksik olmak (vezin) .
8. duraksamak, tereddüt etmek. halting duraksayan. .
Found hold in native language English
Turkish Translations
1. (held) tutmak .
2. bırakmamak, zapt etmek .
3. içine almak, istiap etmek .
4. alıkoymak, salıvermemek, durdurmak .
5. sahip olmak, malik olmak, elinde tutmak .
6. devam ettirmek .
7. inanmak, kabul ve tasdik etmek .
8. devam etmek, iltizam etmek .
9. mecbur etmek .
10. yapışmak .
11. dayanmak, sabit olmak .
12. sadık olmak: değişmemek .
13. devam etmek, arkası kesilmemek, ilerlemek .
14. doğru kalmak .
15. durmak .
16. tutma, tutuş .
17. tutacak şey veya yer, tutamak .
18. sığınacak yer, destek, dayanak noktası, istinatgah .
19. hapishane .
20. nüfuz, hüküm .
21. (müz.) uzatma işareti. hold a thing over one bir şey ile durmadan tehdit etmek. hold aloof uzak durmak, yaklasmamak, ilişki kurmamak. hold at bay arada mesafe blrakmak, yaklaştırmamak. hold back zapt etmek .
22. kendini tutmak, çekinmek. hold by (k.dili.) tutmak, inanmak. hold down (k.dili.) yurütmek (bir işi) .
23. tutunmak, koyvermemek, elden çıkarmamak. hold forth nutuk söylemek, uzun uzadıya açıklamak. hold good geçerli olmak .
24. değerini korumak. hold in tutmak, zapt etmek .
25. kendini tutmak. hold in esteem saymak, saygı göstermek, hürmet etmek. hold off uzakta tutmak, araya mesafe koymak .
26. gecikmek. hold on devam etmek, süregelmek .
27. tutup düşürmemek. Hold on ! (k.dili.) Dur! Bekle! hold one's ground durumunu muhafaza etmek, yerini korumak. hold one's head high eğilmemek, başını diktutmak, mağlup olmamak .
28. yüzü olmak. hold one's own geri gitmemek, ayak diremek, mevkiini muhafaza etmek. hold one's peace veya tongue dilini tutmak konuşmamak. hold out dayanmak .
29. ileri sürmek .
30. tahammül etmek .
31. yetmek .
32. ayak diremek. hold out on one birinden gizlemek. hold over ertelemek, tehir etmek .
33. belirli bir süreden fazla devam etmek .
34. tehdit etmek. hold together bir arada tutmak .
35. ayrılmamak .
36. hakikate uygun görünmek, tutarlı olmak (ifade) hold up tutmak, yardımda bulunmak, korumak .
37. arzetmek, göstermek, teşhir etmek .
38. durdurmak, engel olmak .
39. yolunu kesip soymak. hold water su kaldırmak .
40. (k.dili.) geçerli olmak, makul olmak. hold with aynı fikirde olmak, (bir kimseyi) tasdik etmek. Hold your horses! (k.dili.) Dur, bekle! .
41. gemi ambarı .
42. geminin iç tarafı. .
Found abide in native language English
Turkish Translations
1. bir yerde kalmak .
2. sabit durmak .
3. tahammül etmek, dayanmak, çekmek .
4. ikamet etmek, oturmak, sakin olmak, mukim olmak abide by sebat etmek .
5. itaat etmek durmak. .
Found punctuate in native language English
Turkish Translations
1. noktalamak, cümleleri ayırmak için nokta koymak .
2. üzerinde durmak .
3. nokta gibi arasına girmek (söz) .
Found pore in native language English
Turkish Translations
1. gözenek, mesame .
2. herhangi bir katı cismin üzerindeki deliklerden her biri. .
3. dikkatle bakmak, gözünü dikmek .
4. on, over, upon ile derin derin düşünmek, mütalâa etmek, zihninde tartmak .
5. üzerinde durmak .
6. kendini vererek okumak veya çalışmak. pore one, eyes out çok okuyarak gözleri yormak, göz nuru dökmek. .
Found remain in native language English
Turkish Translations
1. kalmak, durmak .
2. baki kalmak .
3. geri kalmak, gitmemek .
4. değişmeyip olduğu gibi kalmak, mevcut kalmak, zail olmamak .
5. fazla kalmak, elde kalmak. remains (çoğ.) bakaya, kalıntılar .
6. ceset, cenaze .
7. bir kimsenin ölümünden sonra basılan eserleri. .
Found draw in native language English
Turkish Translations
1. çekme, çekiş .
2. silâh çekme .
3. çekilen bir şey (kur'a gibi) .
4. ilgi çeken herhangi bir şey .
5. berabere kalma, berabere biten oyun (satranç, dama) .
6. (A.B.D) dik yamaçlı ve derin vadi .
7. bir köprünün açılan kısmı. beat to the draw önce davranmak. .
8. (drew, drawn) çekmek, sürüklemek .
9. (kuyudan su) çekmek .
10. silah çekmek .
11. cezbetmek, ilgi çekmek .
12. çizmek, resmetmek, kelimelerle tasvir etmek .
13. içine çekmek, emmek (hava, sıvı) .
14. ilham almak, kaynak olarak kullanmak .
15. almak (faiz, pa ra) .
16. suyunu boşaltmak .
17. çekip uzatmak (tel) .
18. germek (yay, ip) .
19. berabere kalmak .
20. çekip çıkarmak (diş, tıpa) .
21. kapamak (perde) .
22. çekmek (baca) draw a conclusion sonuç çıkarmak. draw ahead yavaş yavaş öne geçmek. draw away çekilmek, kendini çekmek. draw an animal iç organlarını çıkarmak, temizlemek (hayvan) draw back geri çekilmek veya çekmek .draw interest faiz getirmek. draw .
23. konuşturmak, söyletmek, samimi bir şekilde konuşturmak. draw straws kur'a çekmek. draw the line sınırlandırmak. draw up tanzim etmek, yazmak (kontrat, senet) .
24. yaklaşıp durmak . .
Found wait in native language English
Turkish Translations
1. beklemek .
2. hazır olmak .
3. bekletilmek, durmak .
4. (k. dili) ertelemek, bekletmek. wait for beklemek. wait on hizmetçilik yapmak, servis yapmak .
5. ziyaretine gitmek .
6. bağlı olmak .
7. (leh.) beklemek. wait on one hand and foot birinin etrafmda dört dönmek. wait at table servis yapmak. wait up for one birini beklemek için yatmamak. wait tables garsonluk yapmak. Wait a minute! Bir dakika! in waiting refakat eden, nedimelik yapan. k .
8. bekleme, bekleme süresi .
9. gecikme .
10. ara .
11. pusu .
12. (İng.) Noel'de sokaklarda çalıp söyleyen müzisyen grubu üyesi. lie in wait pusuya yatmak. .
Found tarry in native language English
Turkish Translations
1. oyalamak .
2. geç kalmak, gecikmek .
3. kalmak, durmak .
4. bekleme, durma. .
5. katran kaplı, katrana benzer, katranlı. .
Copyright © 2005 Uzerine.com
uzerine.com Ana Sayfa |
Üye Girişi