Search results on translations for keyword yeter - Found 10 words
Found enough in native language English
Turkish Translations
1. (ünlem) yeter miktar .
2. kâfi, yetişir, elverir .
3. kâfi derecede: (ünlem) yeter! .enough and to spare yeter de artar bile. (I.) have had enough of him. Artık ondan bıktım Burama kadar geldi. oddly enough işin tuhaf tarafı şu ki. sure enough gerçekten. This is good enough for me Bu bana yeter. (I.) .
Found so in native language English
Turkish Translations
1. (bağlaç), (ünlem), böyle, şöyle, öyle, bu suretle .
2. bu kadar .
3. şu kadar .
4. bu veya şu sebepten .
5. bu cihetle, bu münasebetle .
6. pek âlâ, pek iyi .
7. kadar, sanki .
8. çok .
9. pek çok .
10. (bağlaç) şartı ile .
11. müddetçe .
12. bunun için .
13. ve .
14. (ünlem) Ya! demek ki .
15. yeter, kâfi .
16. Öyle mi? Tamam ! doğru. so far şimdiye kadar. So long (k. dili) Hoşça kalın ! so to speak sözde, güya, sözün gelişi. so that ta ki .
17. şöyle ki. So what ? Ne fark eder? N'olucak yani! and so bunun gibi, böylece .
18. neticede. and so on ve saire, ve diğerleri. an hour or so bir saat kadar. He said so. Öyle dedi. He was born blind and remained so all his life. Kör olarak doğdu ve hayat boyu öyle kaldı. It' not so. Yalandır. just so yerli yerinde. Let it be so. Öy .
19. (müz.), (bak.) sol. .
Found sinewy in native language English
Turkish Translations
1. yeter gibi .
2. kuvvetli, adaleli .
3. dinç. .
Found can in native language English
Turkish Translations
1. (ed,-ning) konserve kutusu, teneke kutu .
2. çöp tenekesi .
3. ABD, (argo) hapishane .
4. (argo) yüznümara .
5. (argo) kaba et .
6. konserve yapmak .
7. kutulara doldurmak .
8. ABD, (argo) kovmak, işine son vermek, (slang) sepetlemek .
9. (argo) filime veya teybe almak. Can it (I.) yeter be (I.) .
10. (could) (-ebil-), yapmak imkânı (nda) olmak: Can you do thiswork ? Bu işi yapabilir misin? (I.) couldn't find my tie. Kravatımı bulamadım. (Can fiilinin gelecek zamam yoktur .
11. yerine will be able to kullanılır) .
12. (k.dili.) izinli olmak: Can (I.) go ? Gideyim mi ? .
Found verbumsatsapientiest in native language English
Turkish Translations
1. (Lat.) Akıllıya bir söz yeter, Arife tarif gerekmez. (kıs.) verbum sap. .
Found suffice in native language English
Turkish Translations
1. kafi gelmek, yetişmek, el vermek, yetmek. suffice it to say şu kadarını söylemek yeter ki. .
Found have in native language English
Turkish Translations
1. (had, having) kural dışı çekimleri: simdiki zaman 1, you, we, they have (eski thou hast) .
2. he, she, it has (eski hath) geçmi zaman had (eski thou hadst) malik olmak, sahip olmak .
3. olmak .
4. saymak .
5. tutmak .
6. almak .
7. elinde tutmak, hâkim olmak .
8. fikir taşımak .
9. elde etmek, ele geçirmek .
10. ettirmek .
11. (k.dili.) aldatmak .
12. (k.dili.) cinsel ilişkide bulunmak. Yardımcı fiil olarak geçmiş zamanı gösterir. (msl.) (I.) go. Giderim. (I.) have gone. Gittim.) have to meli, malı (msl.) (I.) go. Giderim. (I.) have to go Gitmeliyim.) have a hand in bir işle ilgisi olmak .
13. bir işin içinde parmağı olmak. have a mind to niyeti olmak have and hold kanunen sahip olmak. have at işe koyulmak. (I.)'ve been had. Üç kağıda geldim. have done with bitirmek, işi tamamlamak. have had it (argo) bıkmak (msl.) (I.)'ve had it: (I.) am .
14. kocamdan boşanacağım.) .
15. artık yetmek (msl.), He' been cheating me for years, but now he' had it. Senelerdir beni aldatıyordu, ama artık yeter.) have in mind hatırında tutmak, aklında olmak. have it coming hak etmek. have it in for (bir kimseye) kin beslemek, kinci olmak. h .
Found cry in native language English
Turkish Translations
1. ses, nida: bağırma .
2. ağlama .
3. feryat .
4. nara, avaz .
5. yalvarma .
6. hayvan sesi .
7. istek. a far cry çok farklı. in full cry havlayarak avı kovalayan (av köpeği) war cry savaş narası. within cry of duyulabilecek uzaklıkta. .
8. ağlamak .
9. feryat etmek .
10. bağırmak .
11. yalvarmak. cry down kötülemek. cry for arzu etmek, istemek. cry for the moon olmayacak bir şeyi istemek. cry off vaz geçmek. cry oneself to sleep uyuyuncaya kadar ağlamak. cry one' heart out kederden devamlı ağlamak. cry one' wares çığırtkanlık etme .
12. bağırmak. cry out against karşı çıkmak, sesini yükseltmek. cry over spilt milk boşuna üzülmek, iş işten geçtikten sonra dövünmek. cry quits yeter demek, dur demek, teslim olmak. cry wolf sebepsiz yere imdat istemek. .
Found quit in native language English
Turkish Translations
1. (-ted, -ting) bırakmak, geçmek, vaz geçmek .
2. kesilmek, durmak, dinmek .
3. gitmek .
4. terketmek .
5. (k. dili) işten ayrılmak .
6. ödemek .
7. kurtulmuş, serbest .
8. arı .
9. bırakma, terketme. be quits (k. dili) hesaplaşmış olmak. cry quits yeter artık demek. double or quits kumarda kaybedilmiş paranın ya iki mislinin ödenmesini yahut da borcun affını amaçlayan son şans oyunu. notice to quit kiracıya verilen boşaltma b .
Found straw in native language English
Turkish Translations
1. saman .
2. tahılların kuru sapı .
3. zerre, çok ufak şey. straw boss (A.B.D.), (k. dili) işçi başı, kalfa. straw color saman rengi. straw hat hasır şapka. strawhat circuit sayfiyede yazlık tiyatro. straw man hasırdan adam .
4. kukla .
5. hayali düşman, kendi tarafını desteklemek için düşman olarak gösterilen kimse veya devlet .
6. yalancı şahit. straw vote nabız yoklama oyu. clutch at a straw ümitsizlik isinde her çareye baş vurmak. drinking straw kamış. straw in the wind ilk belirti. the straw that broke the camel' back bardağı taşıran son damla. That, the last straw! yeter .
Copyright © 2005 Uzerine.com
uzerine.com Ana Sayfa |
Üye Girişi